Metal sektörünün çelik kadınları_ Olcay Büyüktaş_ Mart 2021_ Cumhuriyet Gaz.

Metal sektörünün çelik kadınları-1
Emekçi kadınlar: “Düz sac, ellerimizden otomobil olarak çıkıyor”
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 07 Mart 2021 Pazar, 06:04
Kimisiyle sabah 7’de kimisiyle gece 11’de konuştuk. Çoğunluğu üç vardiya çalışıyor, yani çalışma saatleri 08.00-16.00/16.00-24.00 ve 24-08.00 arasında değişiyor. Kimi 25 kimi 45 yaşında… Kimi evli, çocuklu kimi bekâr kimi boşanmış… Onlar, bu ülkede kadın olarak yaşamanın tüm zorluklarını bilen, zaman zaman katlanan ama onlarla mücadele etmeyi de onları birer engel olmaktan çıkarmayı da bilen kadınlar… Pandemi ile çalışmanın yanı sıra evdeki iş yükleri artan kadınlar… Kimi lise kimi lisans mezunu, hepsi kendisini daha fazla geliştirmek niyetinde. Üç vardiya çalışmanın verdiği her hafta ayrı bir düzen oluşturmak gerekliliğinin zorluğuna karşın eğitimlerine devam eden, kendilerini oldukları konumun daha ötesinde gören kadınlar… İşe ilk girdiğinde her gün, karşılaştığı her zorlukta ağlamaktan, kısa sürede sorun çözen, çözüm öneren duruma gelen kadınlar…
Kendilerini en sevdikleri de olsa anne/baba ya da eşlerinin kaderlerine terk etmeyen, onların insafına bırakmayan kadınlar… Yaşadıkları küçük evlerde, mahallelerinde fark edilmeyen birinden kocaman bir fabrikanın, büyük bir kalabalığın, devasa bir organizasyonun gerekli bir unsuruna dönüşmekten gurur duyar hale gelen kadınlar…
Yaptıkları işlerle övünen, sokakta görse belki dönüp bakmayacağı büyük büyük ticari araçların hangi vidasının nasıl daha kolay takılacağını, boyasından montajına, zımparasından kalite kontrolüne her aşamasını santim santim bilen kadınlar…
Ne iş yapıyorsunuz diye sorulduğunda “Araba yapıyorum” yanıtına gösterilen şaşkınlıktan keyif alan, gurur duyan kadınlar…
“Bacım burada ne işin var? Git evinde otur, kocan baksın sana” diyenlere sessizce meydan okuyan, direnci ve ortaya koyduğu profille bunu diyen erkek işçilerin eşlerinin, kızlarının da çalışmasına vesile olan kadınlar…
Bir iki istisna dışında çoğu çok erken çalışmaya başlamış, sanayi işçisi olmuş kadınlar… “İnsanlarla uğraşacağıma parça takarım” daha iyi diyen de var, “Kendimi birkaç yıl sonra bir üst pozisyonda görüyorum” diyen de… Hikâyesini anlattığımız Ford Otosan fabrikasında çalışan, Türk Metal Sendikası üyesi kadınlar. Sohbetlerin yanı sıra Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından hazırlanan elektrik-elektronik sektöründe kadınların durumuna ilişkin hazırlanmış rapordan, verilerden de sektördeki daha geniş bir kesimi yansıtmak amacıyla yararlanıldı.
Dört gün evinize konuk olacak bu kadınlar artık “sofralarımızdaki yeri öküzlerimizden sonra gelen” değil, sofraları var eden, kendi ayakları üstünde duran, “nasıl yapacağım, ya başarısız olursam” kaygısından ürettikçe uzaklaşan, özgüvenli, ne istediğini bilen ve kendileriyle birlikte fabrika ortamını da erkeklerin bakış açılarını da değiştiren kadınlar. Onlar, toplumun kendilerini sıkıştırmak istediği “kadınlar çiçektir” kalıbını, “kadınlar sanayinin en ağır dallarından biri olan otomobil fabrikalarında yapamaz önyargısını” koca koca kamyonlar üreterek kıran kadınlar…
Onlar metal sektörünün çelik kadınları…
BİR AYDA KOMPETAN
ARZU MELİSA YILMAZ
Bekâr, annesine düşkün, 25 yaşında, dört yıldır çalışıyor fabrikada. Her gün, günde 8 saat, haftada 6 gün… Kastım, montaj, pres, kaynak, boyahane, bir otomobil fabrikasında aklınıza ne gelirse yaptığını anlatıyor. Ama aklınıza ne gelir bilmiyorum… Çünkü ben bu kadınlarla konuşmadan önce bu fabrikalarda neler yapılırdı bilmezdim…
Neyse, daha önce de bir otomobil fabrikasında bulunmuş Arzu Melisa. Ama düz sac halinde gelen bir parçanın otomobil halinde çıkana kadar hangi işlemler gerektirdiğini o da bilmiyormuş Ford Otosan’a girene kadar.
Öğrenmeye meraklı bir genç olarak girdiği fabrikada, her bölümde çalışıyor. Her istasyonda başka işler yapılıyor. Tam rakamı bilmiyor ama bazı istasyonlarda 300 kişiden fazla işçi çalışıyor. Üç vardiya halinde çalışılıyor. Fabrikaya girdiğinde verilen eğitimler var ama her işi aslında yaparak öğreniyor. En çok çalışma arkadaşlarından, atölye şefinden… Sac geliyor, kaplanıyor, punto kaynak yapılıyor, iç dış tesisat, dış paneller, taban halısı, yan süs çıtaları flablar bir arabada ne varsa bu dört yılda elinden geçiyor.
Hem çalışmaya hem öğrenmeye hevesli olduğundan en son kontrol noktasına geliyor. Final hattında çalışıyor bir ara.
ALLAHIM NEREYE GELDİM?
Fabrikaya ilk geldiğinde daha doğrusu işe başlayıp hatlardan geçen parçalara ilgili araçları takması gerektiğinde “Allahım nereye geldim” diye düşünüyor. Herkes robot gibi görünüyor gözüne… Hızlı geçiyor, montaj yetişmiyor, parçaları takarken sert vurursan kırılıyor. Bazan takmadan giden arabalar oluyor. Hat hızına yetişmediği zamanlar oluyor. Bu bambaşka bir iş… Boş zamanlarımızda araba yapmadık ki bilelim diye espri yapıyor. Hatta bunlar araba bile değil, büyük ticari araçlar…
Fabrika içinde bir disiplin var. Yollarda çizgiyi aşmamak gerekiyor, kazaların önlenmesi için, geçince uyarılar geliyor. “Bir ayda kompetanı oldum” diyor.
İşe girdiğinde, “Evlenirsin, kocan bakar” diye espri yapanlar oldu. Çalışmak zorunda değilsin diyen erkek işçilere “Sen de çalışmak zorunda değilsin” derdim diye anlatıyor Arzu Melisa… Çünkü kadınlar olarak kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlar… Buna o kadar inanmış bir şekilde söylüyor ki o erkeklerin hallerini düşünebiliyorum….
Burası büyük bir okul gibi aslında Arzu Melisa’ya göre. Yaşamları farklı, eğitimleri, kültürleri, memleketleri farklı insanlar çeşitli yerlerden gelip burada çalışıyor. Burada onun ufku açılıyor. İnsanlara güvenmeyi de güvenmemeyi de mesafeyi de burada öğreniyor.
Yaptığı işi severek yapıyor. Her gün yeni bir şey öğreniyor. Yaptığı işe layık olmaya çalışıyor. Anlaştığı iş arkadaşları ile hayat çok daha güzel, herkes birbirine destek oluyor. Pandemiden önce börek yapıp çay saatinde birlikte atıştırmalarından keyifle bahsediyor.
Burada çalışarak inanılmaz şeyler kazandı, büyüdü. Ayakları üstünde durmayı, kendisinden kıdem ve yaşça büyük olanlarla da küçük olanlarla da nasıl konuşması, nasıl davranması gerektiğini, tüm sorunların saygı çerçevesinde çözümlenebileceğini öğrendi. Saygınlık kazandı.
Şu anda çalışmasa da ev geçinir ama üretmek güzel. Arabasını almış, tasarruf ediyor. İşyerindeki sorunları grup lideri ile çözüyor. O da çözmezse posta başına gidiliyor. Eğer hâlâ çözülmezse usta çözüyor. Ustalar çok çok iyi… “Bir gün usta olmak ister misin” sorusuna “İnsanlarla uğraşmak biraz zor, valla insanlarla uğraşmaktansa parça takmak daha kolay geliyor” yanıtını veriyor. Çünkü raporlar vermek, olanın olmayanın nedenlerini anlatmak çok zor ve stresli ona göre. Her insanın yapacağı iş var, grup liderliği için sınava giriliyor.
Arzu Melisa, kadınların çalıştığı bir oto yıkama açmayı hedefliyor.
HAYALİ OTO YIKAMA
Geleceği için kurduğu hayal de otomobille ilgili… İzmit’in göbeğine, çalışanların hepsinin kadın olacağı bir oto yıkama açmak istiyor. Salgınla çok şey değişti hayatında. İşyerinde büyük önlem alındı. Her yerde mesafe, maske, mola alanları çoğaldı, sosyal mesafeler çizgilerle belirlendi. Her yerde barkod, çapraz oturma…
Aldığı para her şeye değiyor. Fabrika, kadınları ön planda tutmak için çaba gösteriyor. Destekliyor.
ÖZGÜVEN KAZANDIK BİRBİRİMİZİ EĞİTTİK
SEMRA SÖZSOY / EĞİTİM SEKRETERİ
19 yıl önce ürkerek başladığı fabrikada 12 yıldır örgütlü olduğu Türk Metal Sendikası Gölcük Şubesi’nde eğitim sekreterliği yapıyor. İlk girdiğinde kadın işçi yok denecek kadar azdı. Çalışma ortamı kadın işçilerle gelişti…
Hayata erken atılanlardan Semra Sözsoy… Evliliği de erken, çocuk sahibi olması da… Daha önce çalıştığı birkaç yerden sonra fabrika açılınca, annesinin ve eşinin teşviki ile adım atıyor sanayi işçiliğine… 22 yaşında giriyor fabrikaya, bir de çocuk var daha iki yaşında o zaman… Koca ve bambaşka bir dünya içine adım attığı. “Başka bir iki yerde çalışmıştım ama böyle değildi. Fabrika kurulunca bölge halkından işçi alınacak diye söz verilmiş… Annem ile eşim önerdi, git bir başvur diye… Annemin sayesinde başladım aslında buraya” diye anlatan Semra Sözsoy, şimdi “İyi ki de başlamışım buraya” diyor sık sık…
17 yıldır üç vardiya çalışıyor… Vardiyalar 08.00-16.00/16.00-24.00 ve 24.00-08.00… Bildiği bir ortam değil, kalabalık, mesailer çok, o zaman mesai düzenlemesi bu kadar planlı değil, üretim yetişmiyor hadi mesaiye… Aniden çıkan mesailer evde küçük çocuk olunca iyice zorlaştırıyor hayatı. Acaba yapabilecek miyim, bu böyle devam eder mi soruları sık sık geçiyor aklından… Ama tüm zorluklar gibi geride kaldı. Bugün yarın derken, annenin de desteği ile ilk zamanların şoku atlatılıyor. Bir süre sonra eşi de aynı fabrikada çalışmaya başlıyor. Boyahanede başlıyor işe, sonra pek çok bölümde, şimdi skor kartlarını tutuyor, bilgisayar başında çalışıyor.
Zamanla sendikal faaliyet içinde yer almaya başlıyor. İkinci çocuk geliyor ama artık işi ve evi düzenlemekte, planlamakta deneyim kazandığı için her şey daha rahat yoluna giriyor. İşe girdiği ilk tedirginliği, sendikada görev alınca yeniden yaşıyor. “Bana uzak bir şeydi.. Tamam, sendikalı olmuştuk ama benim hiçbir deneyimim yoktu. Fakat burada kadınları ön plana çıkarmak için çabalayan bir zihniyet var, aynısı sendikada da var.”
11 YILDIR EĞİTİM SEKRETERİ
Nasıl fabrika işçisi olduktan, üretmeye ve kazanmaya başladıktan sonra bir özgüven geldiyse, nasıl aldığı ücret onu daha güçlü kıldıysa, sendikada da neden olmasın diye düşünmeye başlıyor. Biraz da destek görünce atıyor adımını sorumluluk almak üzere. Şimdi Gölcük şubesinin 11 yıllık eğitim sekreteri…
“Bu işte çalışmak ne kazandırdı” sorusuna hiç düşünmeden “özgüven” yanıtını veriyor. Kendisi için de evi için de böylesi çok daha iyi oluyor. “Bir kere eşimin maaşını beklemiyorum, onun eline bakmıyorum.” Ne olursa olsun, o ne kadar hissettirmese de neden ondan para almak zorunda kalsın ki… Bİr de eve bir maaş girmesiyle iki maaş girmesi aynı olur mu…
Tamam çocuklar küçükken biraz zorluk yaşadık, her istediklerinde yanlarında olamadık. Ama eğitimleri ve daha iyi bir hayatları olsun diye daha fazla bütçe ayırabiliyor. Okulda desteklenmesi gerekirse mutlaka destekliyor. Büyük kızı üniversitede okuyor şimdi. Annesinden sonra en büyük yardımcısı şimdi. Küçük kızı için de elinden ne gelirse yapacak. İyi bir eğitim alması için. İki kız yetiştiriyor. Onlar için en iyi çeyiz, en değerli takı altın değil, eğitim Semra’ya göre. O da en iyi eğitimi alsınlar diye uğraşıyor.
ORTAM KADINLA GELİŞTİ
İlk yıllarda, fabrika yeni çalışanlar birbirini çok tanımıyor. İstanbul’dan gelen işçiler var, argolu konuşuluyor. Zaten her bölümde bir kadın ya var ya yok. Onun girdiği bölümde hiç kadın olmuyor uzun zaman. Karşılıklı rahatsız olma halleri… Dikkat etmeye çalışılsa bile yılların alışkanlığı birden ortaya çıkıyor.
“Ama” diyor Semra Sözsoy, “Zaman geçtikce değişimi gözle gördük. Kadınlar buradaki ortamı değiştirdi, geliştirdi. Tamam işler aynı işler ama davranış biçimleri değişti, gelişti. Erkekler kendilerine çekidüzen verir oldu. Tamam hepsi değil tabii ama kişisel bakımları iyi olmayan, ter kokan erkekler her geçen gün azaldı. Oturması kalkması, konuşması ona göre…”
Nişanlı iken sendikasız bir yerde çalışıyor bir süre. Yemekler kötü, servisler düzensiz… Sıkıntı çok. Şimdi, yemeğinden hat içindeki uygunsuzluğa her konuda sorun gidermek için uğraşıyor. Çalışanların işyerindeki hayatları insani olsun diye. 11 yıldır sendika yönetiminde. Çocuk kurultayları, kadın kurultayları düzenliyorlar. Kişisel gelişimden psikolojik gelişime pek çok eğitim veriliyor. Eşli düzenlenen eğitim programları hem işçilerin gelişimine katkı sağlıyor hem de nefes aldırıyor. Aylık, yıllık periyotlarla eğitim çalışmaları yapılıyor.
Ücretler genel olarak iyi. Geçen sözleşmede epey fark yaratıldı. O sevinci çalışanların yüzlerinde, gözlerinde görmek insana gurur veriyor. O sevinci sağlayanlar arasında olmak, zam almaktan daha tatmin edici Semra Sözsoy’a göre. İşyeri ve sendika ikinci bir hayat onun için. Pandemi döneminde işsizlik ve gelir kaybı yaşamıyorlar. İşyerinde en çok üretim hatlarıyla ilgili sorun yaşanıyor. Artık bir yakınlık sağlandı ki ailevi sorunlarını bile anlatıyorlar.
Fabrika da sendika da kadınların gelişimini ve her kademede kadın olmasını destekliyor. İstiyorlar ki her bölümde grup lideri, atölye şefi yani erkekler nerelerde varsa oralarda kadınlar da olsun. Sendika yönetiminde, işyeri temsilciliğinde her alanda daha fazla kadın olsun… Tüm çaba bunun için…
Araştırmada, üretim bandındaki 101 işçiden 95’inin kadın olduğu ve kadın emeğinin yoğun bir biçimde kullanıldığı elektrik-elektronik sektöründeki küçük parçaların üretiminin yapıldığı bir alanda faaliyet yürütmekte olan bir işyeri tercih edildi.
KADINLARIN ÜÇTE BİRİ ANNEDEN YARDIM ALIYOR
Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan “Elektrik-Elektronik Sektöründe Çalışma Koşulları ve Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Kadın İşçiler Üzerindeki Etkileri: İşyeri Vaka Analizi” adlı rapor, çalışan kadınların, toplum ve aile hayatında karşılaştıkları sorunları daha ağır bir şekilde yaşadığını ortaya koydu.
Kadınlar, çalışma yaşamının içine girdiklerinde çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev içi işler gibi yüklerinden kurtulmuyor, hem işi hem de cinsiyet rollerini birlikte götürmeye çalışıyor. Zihnen ve bedenen daha fazla yoruluyorlar. Haliyle bu çifte emek sömürüsünün kadın işçi sağlığı üzerine olumsuz etkileri bulunuyor. Araştırmada öne çıkan sonuçlar özetle şöyle:
Evli olan kadın işçilerin üçte ikisi işlerin planlamasına da tek başına karar veriyor.
Kadın işçilerin tamamı iş günlerinde evde yemek, temizlik, çocuk bakımı, ev toplama, bulaşık, çamaşır, ütü gibi ev işlerinden en az birini yaptığını ifade ediyor.
Ev içi yüklerin paylaşıldığını söyleyenler toplamın yarısı iken evli olanlarda bu oran dörtte bire geriliyor.
Evli olmayan beş kadın işçiden dördü, kendilerine haftada 8 saat ve üzeri zaman ayırırken evli olanların yarısı kendine zaman ayırabiliyor.
49 kadın işçinin 14’ü kayınvalide ya da anne desteği alıyor.
YARIN: KADININ YAPAMAYACAĞI ŞEY YOK
Metal sektörünün çelik kadınları-1
Emekçi kadınlar: “Düz sac, ellerimizden otomobil olarak çıkıyor”
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 07 Mart 2021 Pazar, 06:04
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/emekci-kadinlar-duz-sac-ellerimizden-otomobil-olarak-cikiyor-1818758
Metal sektörünün çelik kadınları-2
Üretmek kadınları güçlü hissettiriyor
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 08 Mart 2021 Pazartesi, 05:45
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/uretmek-kadinlari-guclu-hissettiriyor-1818952
Metal sektörünün çelik kadınları yazı dizinin ikinci sayısı okurlarla buluştu. Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü…
19 yıllık işçi, 15 yıllık evli, biri 13 biri 8 yaşında iki çocuğu var. Ağladığı işi bırakmayı düşündüğü bir anda, bir kadın grup liderinin konuşması hayatında dönüm noktası oluyor. Çok ağladığı zamanlar olmuş ama o zamanlar artık çok geride. Üretmenin, eski bir işçi olmanın gururunu yaşadığını anlatıyor Özlem Gökırmak…
ÖZLEM GÖKIRMAK
Montaj Alan Müdürlüğü
21 yaşında girdiği fabrikada gençliği ve sonrası geçiyor. Orada büyüyor… Orada evleniyor. Çocukları bu ortamda dünyaya geliyor. Üç yıl boya, 9 yıl ölçüm grubunda çalışıyor. Farklı alanlarda çalışmanın kendisini için öğretici olduğunu düşünüyor. Takılan parçaların, somun ve vidaların ölçümünü yapıp değerleri sisteme kaydediyor. Ön lisansı sonrası açıköğretimde iki yıllık halkla ilişkiler eğitimi alıyor. “Çocukla bitirmek çok zor oldu. Eşimin çok desteğini gördüm o zamanlar. Çocuk olduktan sonra vardiya çok zordu. Çocuğun yanında olmadığımda, işle ilgili olumsuz bir şey olduğunda hemen ağlıyordum. Bir gün yine çocukla ilgili bir sorun çıktı… Ben yine ağlıyorum. Hatta işi bırakmak noktasına geldim. O zamanki kadın yöneticilerden biri yanına çağırdı. Sorunumu dinledi. Sonra bana, ‘Bak kızım. Ben de bir ara çocuğum yanında olmamı istediği için işi bıraktım. Ara verdim, yıllarca. Oğlum bir gün bir şey istedi, atla deve değildi ama istediğin şeyi alabilecek durumda değildim… Ona bu istediğini alamayacağımı çünkü çalışmadığımı söyledim… Onun yanıtı ise ‘Neden çalışmıyorsun, anne’ oldu. O zaman hata yaptığımı anladım… Yeniden işe girdim ama kaybettiğim yıllar olmuştu’” diye anlattığı bu örneğin yaşamına yön verdiğini dile getiriyor, Özlem Gökırmak.
BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRDİK
Girdiği yıllarda az sayıdaki kadın istihdamı zamanla 1200 mavi yakalı olmak üzere yüzlerce kadın çalışana ulaşıyor. Üç vardiya çalışıyor, her hafta farklı bir düzen var. 13 yaşındaki oğlu bile düzene ayak uydurup anne-babaya elinden geldiğince destek oluyor. Her hafta çalışma saatine göre ev işlerini ayarlıyor. Eşi de aynı fabrikada işçi, zorlukların farkında ve en büyük destekçisi…
“İş hayatı bir kadın olarak bana özgüven kattı. Ekonomik bir özgürlük sağladı. Üretmenin verdiği hazzı anlatmak zor. Üretmek insanı güçlü kılıyor. Fabrikada iken kendimi güçlü hissediyorum. Kaç yıllıksın dediklerinde 19 yıllık işçi olmanın gururunu yaşıyorum. Tabii ki ilk girdiğimiz zamanlarda, ‘Gidin evinizde yemeğinizi yapın’ diyenler, benim de ‘Tamam artık, bırakıp gideceğim’ dediğim zamanlar oldu. Ama biz kadınlar olarak orada ayaklarımız üzerinde durmayı başardık. Oradaki bakış açısını değiştirmeyi başardık. Bizler kendimizle birlikte o ortamı değiştirdik. Maç kavgaları, küfürlü konuşmalar en aza indi. Birçoğunun eşi, yakını, kızı fabrikaya girdi. Eşlerinden ayrılan ama hem çocuklarına gayet güzel bakan hem de fabrikadaki işlerini başarıyla yerine getiren kadın sayısı az değil. Bunların hepsi çok gurur verici. Evet, fabrikanın da büyük katkısı ve desteği var bu yönde. Bazı yöneticiler özellikle kadın çalışanların daha başarılı olması ve öne çıkması için çaba harcıyor” diye anlatan Özlem Gökırmak, işin her kademesinde kadınların daha çok olmasını istediklerini anlatıyor.
Sanayi işçisi olmak erkekleri de değiştiren bir durum. Evlerde ortalık toplamaktan süpürmeye, çocukların dersleriyle ilgilenmekten alışverişe pek çok iş vardiyalara göre kendiliğinden yapılıyor. Eskiden titiz, ortalıkta tek dağınıklık bırakmayan kadınlar da biraz daha rahatlamayı öğreniyor anlattığım kadarıyla. Ama günün sonunda, evin taksitlerini birlikte ödeyip birlikte sahip olmak, halledilecek işleri birlikte halletmenin hazzı bir başka…
İki kişi çalışınca, çocukların eğitimi için tasarruf yapmak da mümkün, her yıl tatile gitmek de… Hele son iki sözleşmede alınan zamlarla daha rahat yapılan harcamalar, işin her türlü zorluğuna değiyor. Kendisine para ayırabiliyor. Bazı şeyleri düşünmeden, yapabiliyor olmak ayrıcalık gibi.
EN ZORU GECE VARDİYASI
İşte dayanışma var. İşle ilgili kimse kimsenin ayağına basmıyor tam tersine yardımcı olmak üzerine kurulu bir düzen söz konusu. Ama günlük yaşamları en çok etkileyen ona göre gece vardiyası. Çünkü tam ters saatler… Onlarla kahvaltı edeceğiniz saatler uyuşmuyor. Uyku zamanları farklı… Bazen çocukları günlerce görmediği oluyor. Neyse ki şimdi okullar kapalı da evden eğitim bu durumu ortadan kaldırmış bir süreliğine de olsa… Yine de çocuklar büyüdükçe durum daha kolay ve keyifli hale geliyor. Sonuç olarak evet, her hafta düzen değişiyor ama mutlaka onu uygun bir yol da bulunuyor.
OKUMAK İSTEDİĞİ KİTAPLAR VAR
Çocukların iyi eğitim alması en çok istedikleri konuların başında geliyor. Emekli olmak istiyor. Küçük küçük tatiller yapmak, başta Karadeniz turu olmak üzere memleketin güzel yerlerini görmek istiyor. Okumak istediği çok kitap var, başta klasikler olmak üzere. Kafa dengi arkadaşlarla birlikte planları var…
‘YOL YAKINKEN GİT DİYENLERE’ İNAT…
En genç çalışanlardan Melike… 2014 yılında başlamış fabrikada çalışmaya. İki yıllık muhasebe mezunu. Mezun olduğu okulla ilgili iş bulamayınca önce bir markette 3.5 yıl hem depo hem diğer bölümlerde çalışmış…
MELİKE KAYMAZ
16 aylık bir çocuğu var. İkinci çocuğu düşünüyor. Şase hattında ilk kondolcu kadın olarak çalışıyor. İlk başlarda “Burası erkek ortamı, durma, yol yakınken git” diyenler oluyor. Ama markette de hem erkekler çoğunlukta olduğu için yabancısı değil, erkek ortamında onlarla çalışmaya…
Üç yıl montaj üretim hattında vardiyalı çalışıyor. Çocuk olunca ofise geçiyor. Hiç memnuniyetsizlik duymuyor, hep iyi insanlara denk geldiğini düşünüyor.
Zorlandığı durumlar tabii ki oluyor ilk başlarda. Ekip lideri ve diğer çalışma arkadaşları ile çözüyor sorunları.
Çalışmasa da ev geçinir. Ama ekonomisine yüzde 50/55 katkıda bulunuyor. Çalışma ona güç kazandırdığı için çok çok memnun. Hele böylesi büyük bir fabrikada ve sendikalı olarak çalışmanın yararlarını hayatın içinde görüp öğrendiğinden vazgeçilemez bir durum olarak görüyor çalışmayı….
29 yaşında, pandemi ile yaşanan sıkıntılar yok değil, işyerinde alınan önlemler fazlasıyla korumacı… Ama büyükleri ziyaret edememek, dışarı çıkamamak kötü.
Kızının iyi bir yurttaş, iyi bir birey olmasını istediği için iyi bir eğitim ve gereksinim duyabileceği her şeyi karşılamak istiyor.
KADININ YAPAMAYACAĞI ŞEY YOK
35 yaş sınırı olmasına karşın, isteği ve pozitif enerjisi sayesinde girdiği fabrikada, pek çok işi çocuğu yaşındakilerden öğrendi. “Muhaciriz biz, enerjim var, kıpır kıpırım… Her işi yaparım, yaptım da biz kadınların yapamayacağı şey yok” diyor, Yasemin Yılmaz…
YASEMİN YILMAZ
Dört çocuklu bir ailenin en büyük kızı. Çok istediği halde okutmamışlar. Oysa sonraki çocuklar, kızlar dahil okumuş. Babaannenin kız kısmı okumaz sözünü kıramayan baba ortaokuldan sonra okutmamış Yasemin’i. Anne, babanın aksine en büyük destekçi, imdat dediğinde güç kaynağı… Tek maaşla geçinmek zorlaşınca iş bakmaya başlıyor, Yasemin Yılmaz. Ailede de görüşler değişti biraz, yakın çevrede çalışanlar vardı. Fabrikada işçi alınacak aslında yaş sınırı var ama o dönemki sıkışıklık sayesinde 35 yaşa çıkmış sınır. Ama Yasemin 36 yaşında gidiyor görüşmeye… “Makedonya göçmeniyim ben, yerimde duramam. Hareketliyim. Aklıma koyduğumu yaparım. Öğrenmek için sormaktan çekinmem… Görüşme çok iyi geçti, benimle görüşen müdür inisiyatif kullandı. Yaş sınırına karşın beni işe aldı. Vardiya filan biraz gözümü korkutmuştu o zamanlar ama işe de ihtiyaç vardı. İki çocuğu var. Biri şimdi 22 yaşında küçüğü 15…
6.5 yıl önce girdiği fabrikada, kendisini kısa sürede kabul ettiriyor Yasemin Yılmaz…” Ben okumak için de çok çırpındım ama olmadı. Ortaokuldan sonra babam göndermeyince aradan biraz zaman geçtikten sonra nakış, boya filan kurslara gitmek istedim. Hoca almak istemedi, gel seni liseye kaydedeyim diyor ama bizimkiler bırakmıyor. Sonradan açık liseye kayıt oldum. Bu yıl mezun oldum.
YİNE BABAANNE
Eşi Gebze’de boya fabrikasında çalışıyor 25 yıldır. İşe başlıyor Yılmaz, ilk girdiğinde 16/24 vardiyası. “Kadınların işleri, porsesleri farklı. Ama zaten kadının yapamayacağı iş yok, biz kadınlar güçlüyüz, yeter ki isteyelim” diyor, Yasemin Yılmaz ama bu kez yine babaanne sahneye çıkıp, eşine, “erkekli ortam, karını kıskanmayacak mısın, gece gece iş mi olur” neyse ki artık o kadar dinleyen çıkmıyor bu kez.
Gerisini şöyle anlatıyor Yılmaz: Fabrikada 9 bin işçi var. Kaynak bölümü karışık. İlk başta gece vardiyası ile evin işlerini düzene sokmakta zorlandım. Sonraları alıştım. Plan program yaptım kendime. İşte de montaj, plastik boya, kaynak, ön kapı ayarları, çamurluk, kaput ayarları uygun olup olmadığına bakıyordum.
İşte en büyük destekçilerim, amirlerim oldu. Yaşça onlardan büyüktüm ama öğrenmek istediğimi gösterdim. Arkadaşlar çok destek oldular. Hatalı girişler de oldu ama hep sordum, çocuğum yaşındaki gençler, şimdi de var, kızdığımda alınmayan gençler, bazen kızıyorum çünkü çok daha iyi yerlere layıklar ama okumadıkları için en alttan başlamak zorunda kalıyorlar.
SENİN PARAN, BENİM PARAM
Eşime diyorum ki senin paran benim param, benim param zaten benim… Şaka bir yana bütçeyi birlikte yapıyoruz, faturalar ödeniyor. Kredi var aldığımız, çocuklar için ayırdığımız bir miktar. Pandemide mağduriyet yaşamadık. Oğlum askere gitti, pandemiye rastlaması tedirgin etti biraz.
Vardiyalarda aile gibi olduk, birbirimizden fikir alıyoruz, derdimizi paylaşıyoruz. Yanlışım olunca mutlaka uyarın diye tembihliyorum hâlâ.
METAL BİRAZ ZOR
Gurbetten geldik. Pek çok şeyi bilemedik. Keşke çok daha önce girseymişim çalışmaya. Daha iyi yerlerde olabilirdim. Ama zararın neresinden dönersek kâr. Maddi kazancımız iyi, ilkine çok yapamadık ama ikincisine elimizden geleni yapalım istiyorum. İşe çok iyi alıştım. Vardiyalar bile artık ayrı bir düzen ve yaşam tarzı oldu. Her durumda küçük molalara fırsat yaratabilir insan eğer isterse.
Böyle anlatıyorum ama metal sektörü biraz zor. Kaynak atölyesi iş kazalarını önlemek için sıcak havalarda bunaltabiliyor. Ama ben kaynaktaki kadınlara gözlük de taksak kendinize bakın, kimse bakımsız gelmesin diyorum. 20 yaşında kızlar geliyor, üzülüyorum aslında okumadıkları için… Kadın erkek arasında ücret farkı yok. Yıla göre ve mevkiye göre farklılık var. Fabrikada sürekli eğitimler alınıyor, sendikadan temsilciler geliyor. Sıkıntılar, sorunlar soruluyor, çözümler aranıyor.
BİZİM İÇİN ÖNEMLİSİN
Pandemi ile çok sıkı önlemler alındı. İnsan bunları görünce memnun oluyor. Devlet bile bu kadar önlem almadı. Servislerde tek tek oturuyoruz. Barkotlar var, oturmadan okunuyor. HES kodunun dışında, eğer o koltukta önceki gün oturan pozitif çıktıysa sen aranıp haberdar ediliyorsun. Aynı şekilde mola ve yemek yerleri de çapraz oturma ve barkot sistemi. Her giriş çıkışta ateş ölçülüyor. Günde dört maske dağıtılıyor. Sağlık önemli ve burada tüm bunlarla “bizim için önemlisin” mesajı veriliyor. E bu da mutlu ediyor…
YARIN: GELECEĞİMİZ KENDİ ELLERİMİZDE…
Metal sektörünün çelik kadınları-2
Üretmek kadınları güçlü hissettiriyor
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 08 Mart 2021 Pazartesi, 05:45
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/uretmek-kadinlari-guclu-hissettiriyor-1818952
Metal sektörünün çelik kadınları-3
Emekçi kadınlar: “Geleceğimiz kendi ellerimizde”
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 09 Mart 2021 Salı, 04:24
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/emekci-kadinlar-gelecegimiz-kendi-ellerimizde-1819178
Dört yıl sigortasız, sendikasız bir işten sonra, çaba sarf ederek girdiği fabrikada, sokakta görse dikkatini çekmeyen ticari araçları üretmeye başlayan Berna Atabay, ilk yıllarda sokaklarda gördüğü arabaların barkodlarına bakıyor “ben mi yapmışım” diye…
BERNA ATABAY
Hiç kolay olmuyor işe girmesi… Daha doğrusu liseyi bitirince bir optik mağazasında çalışmaya başlıyor. Ne yol, ne yemek ne sigorta hiçbir şey yok… Üniversite okuyor.. Büyük hayaller kurmuyor. Düzenli, sigortalı bir işi olsun yeter. Sosyal güvence olsun… Stajını yapıyor fabrikada. Sonra tam dört kez başvuruyor. Tüm kriterler tutmasına karşın kimse çağırmıyor… Bir gün fabrikada çalışan bir komşu araştırıyor, aralarda kalan dosya bulunuyor. Görüşmeye çağrılıyor.
17 yıllık işçi Berna Atabay. İşe girdiği andan itibaren hayatı tamamen değişiyor. İşe servisle gidip geliyor, sigorta ödeniyor, yemeği var, üstelik işyeri özel sigorta da yaptırıyor. Hayat standardı yükseliyor bir anda.
43 YAŞINDA BAYRAM HARÇLIĞI
“Pek çok sosyal hakkımız var. Büyük çoğunluğu sendika ve sözleşme ile kazanılmış… Düşünsenize, 43 yaşındayım ve hâlâ bayram harçlığı alıyorum. Bu çok hoşuma gidiyor” diyen Berna Atabay, üç vardiya çalışıyor. Her vardiyanın iyi ve kötü yanları var. Aslında normal çalışanlara göre çocukla daha fazla vakit geçirdiğini anlatıyor. Hâlâ “Aaa sen gece de mi çalışıyorsun” diye soranlara sinir oluyor. Ama büyük bir fabrikada çalışıyor olmak işin en memnun olduğu kısmı… “Keşke o dört yıl da burada olsaymış” diye hayıflanıyor.
Ürettikleri ticari araç. Normalde sokakta görse dikkatini çekmeyen cinsten. Çalışmaya başladıktan sonra, sokakta daha görünür olmuş ticari araçlar gözüne… “Meğer ne kadar çok Ford varmış. Önceleri ‘Bu kadar araba nereye gidiyor’ diye düşünürdüm. Sonra sık sık görmeye başladım. Bizim ürettiğimiz araçlar, bir dostu görmüş gibi oluyorum. İlk işe girdiğimde arabaya barkod yapıştırıyordum. Sokakta, gördüğüm arabaların rakamlarına bakıyordum benden mi geçmiş diye… O yıllarda boyahanede çalıştım biraz. Manueldi. Boya tabancası ile boya atılırdı. Şimdi robotlar var. 2006’da hattan çıktım. Şimdi kontrol odasında çalışıyorum” diye özetliyor durumu.
FABRİKANIN BEYNİ
Kaynaktan son aşamaya gelene kadar tüm aşamaların kontrol edildiği bir bölüm. Bir nevi fabrikanın beyni denilebilecek yerde. Kaynağı, boyası, montajı, elektriği tüm aşamalar kontrol ediliyor burada. Üç bilgisayar, ekranlara arıza mesajları üşüyor. Telsizle anons ederek ilgili kişileri uyarıyor. Sakin ve dingin olmak gerekiyor. Enerji düşükse işgünü zor geçiyor. Ama çok zevkli. Fabrikanın en güzel yanı herkes aynı, birbirini olduğu gibi kabul ediyor.
“Niye çalışıyorsun, kocan baksın” diyenlere yanıt bile vermiyor. Hele çalışmayıp laf edenleri hiç kale almıyor: “Onlar emek verip de karşılığını almanın ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun ne kadar kıymetli olduğunun farkında değiller. Fabrikadaki eşitlik en hoşuna giden durum. Okulu bitirince prim gibi fark aldım.”
BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ
“Çalışma koşullarının iyi olmasında iş yeri kadar sendikanın da payı büyük. Toplu olarak, birlik olarak güçlüyüz. Gerektiğinde arkadaşlarımızla kenetlenerek elde ediyoruz istediklerimizi” diye anlatıyor Berna Atabay.
“İlk girdiğinde nasıl göründü gözüne orası” sorusuna, “Gece vardiyasında ‘ya uykum gelirse’ diye korktum. Her yer çok ışıktı. Gecenin sabah olduğunu anlamadım. Herkes çok canlı, hareketli, daha zor bekliyordum, öyle olmadı.
İki aya yakın eğitim aldım. İşe ilişkin, iş güvenliği, sendikal eğitim, teknik işler, dikkati ölçmek için filan. Bir kere işim uzadı, bir raporu yetiştirmem gerekiyor. ‘Kızım kocan kazanıyor, gitsene evine’ dedi. Ben de ‘Herkesin kazancı kendine, o kadar okudum bir geleceğim olması için çalışıyorum’ dedim. Fikrinde ısrar edince bir daha onunla konuşmadım. Çünkü biliyorum ki burada bir tazminatım olacak. Dört yıl çalıştığım yerden ayrıldığımda ne tazminat, ne sigorta, şimdi o nedenle daha geç emekli olacağım” diyor.
İnsanın çalıştığının karşılığını alması çok güzel ona göre, sosyal güvence ve gelecek garantisi en önemli şey. Çünkü bir kadın için en önemli şey güvence… Hiçbir kadın, ne kadar severse sevsin kendisini anne, baba ya da kocasının merhametine bırakmamalı. Geleceğinin kendi ellerinde olması bir kadın için en büyük güç. Onu kuvvetli kılan şey…
Fiziki olarak yorucu da olsa psikolojik tatmini çok yüksek yaptığı işin. Onun yaptığı işi bir erkek de yapabilir ama bir kadın kadar dikkatli ve dingin olamayabilir Berna’ya göre…
“Emekli olduktan sonra bir köşeye çekilip oturmayı düşünmüyorum” diyen Berna Atabay, özellikle kız çocuklarının okuması ve ayakları üzerinde durmasını sağlayacak sivil toplum kuruluşlarında çalışacağını söylüyor. Çünkü iyiliğin bulaşıcı olduğuna inanıyor.
YÜKÜ PAYLAŞAN DAHA SAĞLIKLI
BİSAM tarafından hazırlanan raporda, metal, elektronik, elektrik sektöründe çalışan kadın işçiler arasında evli olup işlerin planlanmasında ortak karar alanlar, almayanlara göre, kendine zaman ayıranlar, ayıramayanlara göre, ev içi yükü paylaşılanlar, paylaşılmayanlara göre kendini daha sağlıklı hissediyor.
MÜCADELECİYİM, AZMETTİM ÖĞRENDİM
GÜLŞEN DİNÇER
35 yıllık Ankara yaşamından sonra yeni bir hayata başlıyor Gülçen Dincer. Yıllarca bir kırtasiye dükkânı işletiyor Ankara’da. Dört yıl önce geldiği Kocaeli’nde önce bildiği işi yapmayı deniyor ama çeşitli nedenlerden olamıyor. Fabrikaya giriyor.
Hiç bilmediği, daha önce aklından bile geçmemiş bir iş… Ama mücadelesi ve azmi sayesinde kısa sürede uyum sağlıyor işe de ortama da. 19 yaşında bir oğlu var. Montaj bölümünde 10-18 ve 22-06 olmak üzere iki vardiya çalışıyor. En çok desteği amirlerinden görüyor “Ama asıl azmimle başardım” diyor.
Ekonomik özgürlüğünü kazanmak çok çok önemli. Kirasını ödüyor, hayatını devam ettiriyor. Bu her şekilde önemli bir durum. Bunu fark eden kadın zaten gereğini yapar diye düşünüyor. Şu an kendisini daha güçlü ve özgüvenli hissediyor.
Bu türlü bir işin iyi ve kötü yanları var. Kitapçı da olsa esnaf olmanın kendine özgü sıkıntıları var. Bu dönem esnaf olmak, istenecek bir durum değil. Bu işte gelen, gelecek olan belli. Esnaflık öyle değil, çok iyi de çok kötü de olabilir. Ama rahatlığı da var ister açar ister kapatırsınız…
Burası da ayrı bir dünya, parça takıp çıkarmak zevkli, her modelin farklı parçası var. Transit arabalara bakıyor. İşyerinde büyük bir uyum var. Erkekler kadınları hazmetmiş durumdalar. Kadınlar burada ciddi özgüven kazanıyor.
PARA DEMEK ÖZGÜRLÜK DEMEK
Kaotik gelmişti, en fazla beş yıl çalışır ayrılırım diyordum. 17 yıl bitti. Gece servisten indiğimizde “Bunlar Ford Otosan’da çalışıyor” diyorlar. Fabrikada kadınların çalışmasıyla kent de değişti.
HANİFE ŞEKERSOY
Montaj Üretim Müdürlüğü
Evli, biri 14 diğeri 9 yaşında iki kızı var. Eşi de aynı fabrikada çalışıyor. Orada tanışıp evlenmişler. Fabrikaya ilk girdiğinde her şey çok kaotik geliyor, ışıklar, kalabalık… “En fazla beş yıl çalışırım sonra ayrılırım” diye düşünüyor. Aslında paraya da çok ihtiyaç yoktu. Çalıştığını eve vermiyor. Ama Seka’dan emekli baba, “Büyük bir çalış, her şey düzelir” diye destek oluyor.
17 yıl tamamlanıyor. Gölcük’te açılan fabrika ve çalışan kadınlarla kent değişiyor. Gece servisten inen bir kadına artık çok alışmış durumdalar. “Bunlar Ford Otosan’da çalışıyor” diyorlar. O karmaşa içinde az sayıdaki kadınlar en büyük destekçisi oluyor. Zamanla erkekler kadınların çalışmasına alışıyor, çünkü kadınlara toleranslı yaklaşılıyor. Şirket bu konuda duyarlı, pozitif ayrımcılık yapılıyor. Erkekler, olumsuz bir davranışın bir sonucu olacağını biliyor.
Bu işin en güzel yanı “emekli olacağımızı bilmek” diye özetliyor Hanife. O da üç vardiya çalışıyor, en çok tercih edilen saat 08-16… Pandemi öncesi iş çıkışı bir kahve içip eve gitmek işin yorgunluğunu hafifletiyor…
BİR ŞEYLER KATASIM GELİYOR
Ne iyi, ne kötü olur, ne nasıl yapılır anlatıyorlar işe girişte.. Boyahanede başlıyor genellikle olduğu gibi. Parça takıyor, eksikleri tamamlıyor. Bazen arabalara kendisinden bir şeyler katmak istiyor. “Şuna benim elim değdi” demek istiyorum” diye anlatıyor.
Çalışmazsa da ev geçinir ama zor olur. Son iki sözleşmede beklentilerin üzerinde zamlar alındığı için gelirlerden memnun. İki sözleşme öncesi istenen düzeyde değilmiş ücretler. Para kazanmak güzel, çocuklar küçükken her şey biraz daha zordu. Ama şimdi oldukça rahatlamış durumda. Onlar için daha iyi yaşam koşulları oluşturuyor. Temizliğe yardımcı çağırabiliyor.
Yıllardan beri hayal ettiği küçük kaçamaklar var, işten izin alıp dışarda kahvaltı etmek, alışveriş yapmak bütün gün öylesine dolaşmak… Hayalini paylaştığı arkadaşları var günün birinde mutlaka yapacak… Kendisini bir ev kadını olarak düşünemiyor kocasından para isteyen… Aslında yalnız erkeğin çalışması, tek maaş erkekler için de sıkıntılı bir durum, yetememek hissi kimse için kolay değil.
BU HAYAT BENİM
Uzun zamandır “İyi ki çalışıyorum” diye düşünüyor. Bu işin ona kattığı en büyük şey özgürlük hissi. Kendi hayatıyla ilgili karar verme iradesi. “Bu hayat benim” diyebilmek, isterse İstanbul’a gidip, gezip gelmek tarif edilemez bir mutluluk. Evet para önemli ama kazandırdığı bu özgürlük duygusu onun çok daha ötesinde…
KIZLAR GÜÇLÜ VE ÖZGÜR OLSUN
Ev işlerinde eşi en büyük yardımcısı… Çocuklar küçükken en büyük destek anneler. O dönemleri anneler olmadan atlamak, çalışmaya devam etmek zor olurdu. Bakıcı bulsan gece kalmaz, evler zaten o kadar büyük değil. Annelerle gözü arkada kalmadan çocukları büyütüyor. O kadar ki çocuklar küçükken taşındığı annesinin alt katından, ev aldıkları halde taşınamıyor. Çocukların üstünde olsunlar diye…
Kızları güçlü olsun, istemedikleri hiçbir şeyi yapmak zorunda kalmasınlar istiyor.
GEZMEYİ SEVİYORUM
Zor yılları geride kalmış durumda. Gezmeyi, aktif olmayı, hareketliliği seviyor. Bu işin en iyi yanı emekli olacağını biliyor. Emekli olunca da alacak valizini, televizyonda gördüğü yerleri gezecek. Neyse ki koca da aynı kafada… Emeklilikte de evde oturacağını sanmıyor, yardım kuruluşlarında çalışırım diye düşünüyor.
Artık çok yakın arkadaş oldukları, dostluğa dönüşmüş iş arkadaşlıkları var. Birlikte yapacakları işleri planlıyorlar.
Kendi kızlarına da tüm kadınlara da kaderlerini ellerine almalarını, yani mutlaka ve mutlaka hiçbir engel tanımadan ekonomik özgürlüklerini kazanmalarını öğütlüyor.
YARIN: YAPAMAYACAĞIM DUYGUSUNU DAYANIŞMA İLE AŞTIM
Metal sektörünün çelik kadınları-3
Emekçi kadınlar: “Geleceğimiz kendi ellerimizde”
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 09 Mart 2021 Salı, 04:24
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/emekci-kadinlar-gelecegimiz-kendi-ellerimizde-1819178
Metal sektörünün çelik kadınları-4
Emekçi kadınlar: “Yapamayacağım duygusunu dayanışma ile aştım”
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 10 Mart 2021 Çarşamba, 05:11
Zımpara ile başladığı işte, bir erkeğin yaptığı işi bir kadının da kolaylıkla yapabileceğini gösterme duygusu çok gurur verici Esra Özcan’a göre. Yedi yıldır çalıştığı fabrikada kendisini gelecekte bölüm müdürü olarak görüyor.
ESRA ÖZCAN
Grup Lideri
31 yaşında, 23 yaşında çalışmaya başlıyor Ford Otosan’da.. Daha önce bazı işlerde çalışıyor ama düzenli değil; sigorta, sendika, yol, yemek yok. Evlendikten sonra taşınıyor Gölcük’e… İlk çocuğu oluyor. Çocuk biraz büyüyünce başvuruyor fabrikaya. Bir yıl bekliyor. Sonra görüşmeye çağırdıklarında kocası, belki büyük ve kalabalık bir yer olduğu için çalışmasını istemiyor, hatta caydırıcı olur diye taksi parası vermiyor görüşmeye gitmesin diye… “Ama ben istiyordum. Bir şekilde hallettim ve işe girdim. Ürktüm, yapamayacağım duygusu oldu. Ancak dayanışma ile bu duyguyu çok çabuk aştım” diye anlatıyor Esra ilk günleri…
Tabii ki bilindik, “Elinin hamuruyla ne arıyorsun burada, kocan baksın işte. Çocuğun da daha küçükmüş” diyenler kadar, oradaki varlığının çok önemli olduğunu hissettiren çalışma arkadaşları da oluyor. Ne de olsa her türlü insan var, geri kafalı olanlar da olacaktı Esra’ya göre. Çok takılmıyor oralara… Ama çocuk küçük olunca yaşadığı duygusal dalgalanma daha fazla oluyor. Hasta olduğunda bırakıp gitme zorunluluğu ağır geliyor. Neyse ki şimdi her şey daha organize evde. Çünkü neredeyse çalışan kadınların çok büyük bir kesiminde olduğu gibi anne ya da kayınvalide en büyük destek oluyor. Onların olmadığı yerde komşular devreye giriyor. İlla ki bir yol bulunuyor. “Birkaç yıl sonra eşimi de fabrikada çalışmaya ikna ettim” diyor Esra. Ortamı görünce kendisi de evde yardımcı olmaya başlıyor. Şimdi ikinci çocukları iki yaşında ama hayat daha kolay ilerliyor artık…
PİYANGONUN DA BÜYÜĞÜ…
Çalışmaya iten şeylerin başında kendi ayakları üstünde durmak istemesi yatıyor. Zaten evde boş duramaz, oturamaz. Öğrenci iken bile bir şeylerle ilgileniyor. Düzensiz olsa bile işlere girip çıkıyor. Büyük hedefleri var. Milli piyango çıkacaksa bile büyük ikramiye çıksın istiyor, küçük ikramiye ile yetinmek istemiyor.
Çalışıyor, başarıyor, şu an grup lideri… Açıköğretimde okuduğu bankacılık ve finans programını donduruyor. Daha mantıklı bulduğu için ileride iş güvenliğinden devam etmek istiyor. Kendisini ileride bölüm müdürü olarak görüyor.
İMRENİYOR
Üç kardeşler, biri erkek, diğeri kız, kardeşler onun kadar cevval değil. Fabrikadaki 17-20 yıllık çalışan kadınları gördüğünde onlara imrenerek bakıyor. 20 yıldır emek veren kadınlar… Bir gün kendisi de öyle olmak istiyor. İleride küçük de olsa bahçeli bir evi olsun istiyor.
16.00-22.00 vardiyası onu en çok zorlayan vardiya. Çünkü çocuk okula gittiğinde 15.00’te çıkıyor, kendisi işe gitmek üzere evden ayrılıyor. Gece geldiğinde çocuklar uyumuş oluyor. Ama eşler aynı vardiyada değilse büyük sorun değil…
Hem işyeri hem de sendikal eğitimlerden çok şey öğrendiğini düşünüyor. Eğitimlerde, kişisel gelişimden kadınların köle olmadığına, kadının erkeğin cinsel oyuncağı değil hayat arkadaşı olduğu, erkeklerin evlerde iş yaptığında kılıbık olmadığı, yapması gereken bir şeyi yaptığının anlatıldığını dile getiriyor Esra…
İşyerindeki sorunlara hızlı bir şekilde müdahale ediliyor. Pandemide gelirlerinde düşme olmadı. Giderleri bir miktar arttı. Vakıf destek oldu. İşyerinin çalışanları için kurduğu vakıf, üç yıl ve üstü çalışanlara gereksinim duyulan zamanlarda, geri ödemesi faizsiz olmak üzere katkı sağlıyor.
Çocuklar için aylık 800 liralık gelir de çocuk bakımı konusunda ciddi bir katkı sağlıyor. Çocuk bakım parası, çocuk 5.5 yaşına gelene kadar veriliyor.
FARKLI BİR AİLE
Fabrikada gösterilen dayanışma, orada farklı bir aile var duygusu yaşatıyor Esra’ya. Değişik bölümlerde çalışıyor. Şimdi kendisini tamamen oraya ait biri olarak görüyor. “Burada yapamayacağım şey yok, bunu biliyorum. Şimdi yapamadığımı ileride yapabileceğim” diye düşünüyor. Kadınların sayısı artıyor hızla. Zaten hedef var 2020’de yüzde 35 kadın, 2023’te yüzde 50 kadın çalışan diye…
‘HAYIR’ DEMEYİ ÖĞRENDİM
“Çalışmak, üretmek ne kazandırdı” diye soruyorum, anlatıyor Esra: Getirisi çok, aslında özgüvenli idim ama onun burada daha iyi ortaya çıktığını gördüm. İnsanlara hayır diyebilmeyi öğrendim. Burada insanların gelişimi için büyük yatırım yapılıyor, bu çok değerli. Bizim aile kültürü çok farklı, biraz tutucu… Burada kendi ayaklarım üstünde durmanın ne kadar gerekli olduğunu öğrendim.
Ekonomik olarak zaten getirisi büyük. Düğün borçlarımızı kendimiz ödedik, nefes aldık, ev aldık ödüyoruz. Önceden düşünürdük bu hafta sonu bir yere gidelim mi diye, şimdi istersek gidebileceğimizi biliyoruz. Pandemi olmadığı zamanlarda gidiyorduk… Para olmayınca ailevi sorunlar olabiliyor, şimdi hiçbir sorun kalmadı. Çocukların eğitimi için yatırım yapabiliyoruz.
Aldığım ücretten memnunun, bir memurdan daha çok kazanıyorum. Çalıştığımız kurumu soranlara yanıt verdiğimizde “Aa iyisiniz” diyorlar.. Bu da bence çok iyi…
EŞİN DESTEĞİ ÖNEMLİ
Kendisini geliştirme konusunda kararlı. Eşin bu konularda aldığı tavır ve destek önemli. Erkeklerin yaptığı her şeyi kadınlar da yapar, kaza yaptığında bir süre arabaya binemiyor ama eşinin desteği ile bu durumdan kurtuluyor. İş yaşamı özellikle de sanayi işçiliği erkeği de değiştiriyor. Evlerde ciddi yardımları olabiliyor. Eşin, çalışan kadının yanında olması önemli, başlarda biraz sıkıntı yaşıyor Esra, ama sonraları düzeliyor her şey…
FATURA ÖDERKEN EŞİT İŞ YAPARKEN DEĞİL
Dokuz yıldır sendika temsilciliği yapıyor. Güne bazen servis sorunuyla bazen çay makinesinin bozulması şikâyetiyle başlıyor. Evli ve çocuklu kadınlar, ev işi – çocuk bakımı konularında ezilebiliyor. Erkek, kazanılan paranın harcanmasında kadından eşitlik bekliyor ama ev işlerinin yapımı söz konusu olunca “Kadın değil misin yaparsın” bakışı ortaya çıkıyor…
SEMA KUL
Türk Metal Sendikası Gölcük İşyeri Temsilcisi
İşletme okuyor, yüksek lisans yapıyor. O da fabrikada pek çok serviste çalışıyor. Dokuz yıldır sendika temsilcisi… Tüm işçilerle görüşebilmek için gündüzleri fabrikada. Böyle olunca herkesle denk gelme olanağı oluyor. Fabrikaya 22 yaşında gidiyor. 18 yıllık işçi. Pek çok alanda çalışıyor. Şimdi esas olarak sendika ile ilgili görevleri yapıyor. İşçilerin her türlü sorunları ile ilgileniyor. “Artık bir Güzin Abla gibiyim” diyor. Dokuz temsilciden tek kadın temsilci o…
Yalnız işyerindeki sorunlar değil, kişisel, psikolojik akla gelebilecek pek çok sorunuyla ilgileniyor işçilerin. Ford Otosan’da 6 bin 300 erkek, 1200 kadın işçi var. Gün bazen bir servis şikâyetiyle başlıyor. Bazen de sorunsuz bitiyor. Çorba soğuk, kıl çıktı, su sebilleri temiz değil… Genellikle iş dışındaki sorunlar işyerine taşınıyor. Çözümü zaman alan sorunlar… Bekâr kadınların pek sorunu olmuyor. Ama evli kadınlarda en çok çocuk bakımı ve vardiya sorun olarak yaşanıyor. Hele çocuklar hastalanınca, kadınlar büyük bir duygusal boşluğa düşüyor. Ev işleri, iş yükünün yoğunluğu onların yeterince dinlenmelerini önlüyor. Kadın sürekli kendi zamanından veriyor. Kadın işçi sayısı azken erkeklerin yardımlaşma ve koruma, sahiplenme güdüsü daha fazla imiş.
SAYI ARTTI, SORUN ARTTI
Sonra kadın işçi sayısında yüzde 25 kota geliyor. Rahmetli Mustafa Koç zamanında, “HeForShe” hareketiyle sayı aniden artıyor. Kadın işçiler büyük bir saygı ve sevgiyle anıyor Mustafa Koç’u…
Sayının artmasıyla tablo da biraz değişiyor. “Sayı çoğalınca erkekler kadınlar aşık atmaya başladı.. Kalite kontrol yapan bir kadına, erkek işçiler ‘madem aynı parayı alıyorsun’ diye bakışları değişti. Zor işlerde çalışınca mızmızlanmayın o zaman lafları gelir oldu. Erkeklerin yetiştirilme tarzından kaynaklanan kendini üstün görme ve sahiplenme hali, kadınlar azınlıktayken sahiplenme, çoğunluk olunca diş göstermeye dönüştü” diye anlatıyor Sema Kul.
Halbuki bu kadınlar küçük binek değil ticari araçlar, transporter, kamyon üretiyor. Üretimin her aşamasında varlar. Vida sıkıyor, koltuk yerleştiriyor, otomasyonu sağlıyor. Bu kaprisleri de aşarlar tabii…
BİR AY DESTEKLE ÜRETİM
İşbaşı için önce eğitim alıyorlar 15 gün, sonraları bu 10 güne düşüyor. Atölyelere geldiklerinde bir aya yakın grup liderinin desteği ile çalışıyorlar. Çocuğun eğitiminden ev işine kadınlar ilgileniyor genellikle. Çamaşır yüzde 90 kadının işi. Hele şimdi çocukların eğitimlerinin takibi önemli ölçüde kadına kalmış durumda. Evdeki temizlik, alışveriş yine öyle… Çok kadın tanıyor Sema Kul, “Bu işlerin hepsini yapıyorsam adamla ne uğraşacağım” deyip ayrılan. Ve evi de çocuğu da işi de gayet güzel yürüten… Çünkü karıkoca birlikte çalışıyorlar. Ev alınıyor, araba alınıyor, birinin ücreti krediye gidiyor, diğer tüm ihtiyaçları karşılıyor. Ama ev işlerinin hepsi kadından soruluyor. “Ee oldu mu şimdi” diyor kadın haklı olarak…
“Kadınlar ne kazandı burada çalışarak” diye soruyorum: “Bir bütüne ait olmanın verdiği güveni, ben de varım duygusunu, birey olmayı… Benim de katkım var, düşüncelerim var güvenini kazandıklarını görüyorum. Ailesi tarafından susturulan, bastırılan, konuşturulmayan, sen bilmezsin denilen kadınların, burada maddi güç kazanmasıyla paylaşan, toplumda kendisine bir yer edinen, ben de varım diyen birine dönüştüğünü gördüm… Kadınların önemli bir bölümü burada evrim geçiyor. Kendisine yapılanları, haksızlık gördüğü şeyleri kabul etmiyor. Bana yaptıkları yeter diyen çok kadın gördüm” diye anlatıyor Sema Kul.
Kadınların daha kariyer odaklı olmasını istiyor. İletişim konusunda ciddi bir yol alınması gerektiğini düşünüyor. Gelen sorunların 10 tanesinden 7’si iletişim kaynaklı sorunlar. Bu alanda bir dizi sendikal eğitimler düzenleniyor ama yeterli değil. Kadınların daha çok rol model olması gerektiğine inanıyor işyerinde de sendikada da…
Metal sektörünün çelik kadınları-4
Emekçi kadınlar: “Yapamayacağım duygusunu dayanışma ile aştım”
Olcay Büyüktaş
Cumhuriyet Gazetesi, 10 Mart 2021 Çarşamba, 05:11
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/emekci-kadinlar-yapamayacagim-duygusunu-dayanisma-ile-astim-1819455