ÇEVRE ve DOĞAENERJİENERJİ HaberleriHABERLER

Enerji Dosyası (3 yazı) Küresel Krizin Nedeni, Etkileri, Faturası_ Oğuz Türkyılmaz_ BirGün Gazetesi_ 15 Ekim 2021

Enerji Dosyası (1) Küresel Krizin Nedeni, Etkileri, Faturası

Oğuz Türkyılmaz,

BirGün Gazetesi, 15 Ekim 2021

https://www.birgun.net/haber/dogalgaz-fiyati-niye-birden-artti-362146

 Avrupa’dan Çin’e, ABD’den Hindistan’a tüm dünyayı sarsan küresel enerji krizinin birçok nedeni var: Uzakdoğu’nun artan talebi, Avrupa’nın yanlış hesabı ve Rusya’nın stratejisi… Hepsi krizde birer etken

Dalga dalga büyüyen küresel enerji krizi toplumları ve devletleri kara kara düşündürüyor. Havaların soğumasıyla birlikte nükseden krize dair öncelikle sektörü iyi bilen uzmanların yaptığı bazı değerlendirmelere bakalım.

1- ÇİN, HİNDİSTAN VE UZAKDOĞU’NUN TALEBİ

Çin’in 2020 birincil enerji tüketimi içinde yüzde 56,6’lık payla kömür ilk sırada yer alıyor. Doğalgazın payı ise yüzde 8.2. 2020’de üretilen 194 milyar m3’ e ilave olarak 136,6 milyar m3 gaz ithal etmiş.

Doğalgaz sektöründeki gelişmeleri yakın takip eden bir uzman olan Arif Aktürk, şöyle diyor: “Özellikle Çin ve Hindistan pandemi sonrasında tüm dünyaya deli gibi mal satıyor. Büyüme hızları korkunç seviyelere ulaştı. Ve inanılmaz bir enerji talebi var. Bunu da -daha çok Uzakdoğu için konuşuyorum- LNG’den (sıvılaştırılmış doğalgaz) sağlıyorlar. Uzakdoğu’daki fiyatlar yukarı doğru çıkınca Atlantik’teki yani Avrupa’daki fiyatları da bir miktar yukarı taşıdı.” (1)

2- LATİN AMERİKA VE ABD’NİN ETKİSİ

İklim krizinin neden olduğu kuraklıktan ötürü, hidroelektrik üretimleri düşen Brezilya, Arjantin vb. Güney Amerika ülkelerinin gaz talebi de önceki yıllara göre hızla arttı. ABD’nin birincil enerji tüketimi içinde, doğalgaz, ilk sıradaki petrolün (yüzde 37,1) ardından yüzde 34,1’lik payla ikinci sırada. Dünya doğalgaz üretiminin dörtte birine yakın olan 914,6 milyar m3 üretim, 832 milyar m3 lük tüketimden fazla olduğu için, ABD bugün net doğalgaz ithalatçısı değil.

Aktürk, doğalgaz fiyatlarının yükselmesini isteyen spekülatörlerin ve manipülatörlerin, ABD’de meydana gelen kasırga sonucu gaz üretiminin azalacağı iddiası ile sektörde fiyat artışı beklentilerini körüklediklerini işaret ediyor. Öte yanda, ABD’nin en büyük sıvılaştırma terminalinin kış öncesi bakıma girmesinin de, arzın daralmasında ve fiyatlarının yükselmesinde rol oynadığı da belirtiliyor.

3-AVRUPA’NIN YANLIŞ HESAPLARI

Zamanında yapılmayan alım sözleşmeleri, doldurulamayan depolar. Geçen yıl pandemi nedeniyle dünya ölçeğinde doğalgaz talebinde azalma olmuş, yeni LNG tesis kapasitelerinin devreye girmesi ile yaratılan ilave arzın da etkisiyle, fiyatlar düşmüştü. Basında sık sık “AB ülkeleri Türkiye’nin doğalgaz alım fiyatlarının yarısına gaz tüketiyor” haberleri yer almaktaydı.

Ancak, bu sürekli değil, dönemsel bir durumdu. Fiyatların daha da düşeceği gibi, gerçekçi olmayan beklentilere odaklanan yönetimler alımları geciktirdiler. Bu konuda diğer bir uzman Sohbet Karbuz’un saptamaları kayda değer: “Geçtiğimiz kışa neredeyse ağzına kadar dolu gaz stokuyla giren Avrupa, soğuk kış ve nispeten soğuk geçen baharda fiyatların yükselmesi nedeniyle bu stokları hızla eritmişti. Fiyatlar düşünce doldururuz dendi ve beklendi. Öyle olmadı. Zaman geçtiği için mecburen aheste bir şekilde doldurulmaya başlandı. Eylül ortasını geçtiğimiz bugünlerde stokların doluluk oranı yüzde 71 civarında, yani bırakın bugünlerde yüzde 87 olan 5 yıllık ortalamanın altında kalmayı, son 10 yılın en düşük seviyelerinde. Stokların doluluk oranı sadece Avrupa’da değil Amerika’da da 5 yıllık ortalamanın altında. Ama orada nede olsa üretim silahı var. Avrupa’nın boru hatları yoluyla aldığı gaz miktarında dişe dokunur bir artış mümkün değil, çünkü zaten neredeyse tam kapasite gaz çekiliyor. Bu yüzden LNG’ye başvurmak gerekiyor. Kontrat altına alınmış LNG yeterli olmazsa spot LNG’ye başvurulmak zorunda kalınıyor. İyi güzel de Asya piyasası ve kuraklık yaşamış Arjantin ve Brezilya gibi ülkeler de spot LNG’ye yükleniyorlar. Spot LNG bolluğu var mı? Yok! Normal LNG’de bile sıkıntılar var. İşte mesele burada.

İngiltere ve İspanya’da elektrik fiyatlarının aya çıktığı haberlerini okumuşsunuzdur. Gerçi tüm Avrupa ülkelerinde çıktı ancak bu iki ülkedeki elektrik fiyat artışları manşetlere taşındı. Kömüre ve nükleere hayır, kirli gazı istemeyiz, varsa yoksa rüzgâr ve güneşten elde edilen elektriğe dayanan bir enerji geleceği sloganlarını hatırlıyorsunuz. Eylül ayının ortasına kadar rüzgâr ve güneş gerçekten bekleneni veremedi. Talebi karşılamak için mecburen gaza yüklenildi. Panik yapan alıcılar ne pahasına olursa olsun gaz temini peşine düştü. Piyasa mekanizması işledi ve kıt olan gazın fiyatı fırladı. Fırlayan gaz fiyatı elektrik fiyatlarını fırlattı. “(2)

4-SAHNENİN USTA OYUNCUSU RUSYA

Rusya Federasyonu (RF) yakın zamana kadar, Ukrayna üzerinden geçen boru hatları ile batı yönünde Polonya üzerinden Almanya’ya, güney yönünde Romanya, Bulgaristan ve Türkiye’ye gaz ihraç etmekteydi. Ukrayna, normal alım anlaşmalarına ek olarak, her kış ülkeden transit geçen doğalgaz boru hatlarından usulsüz gaz çekmekte ve bu ilave alımın parasını ödemiyordu. Ukrayna’yı baypas etmek için Kuzey Denizinin altından Almanya’ya ulaşan Kuzey Akım 1 ve 2 deniz altı boru hatlarını inşa etti.

Rusya, doğalgazı önemli bir alıcı olan Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırmayı hedefleyen ve yalnız adı Türk olan iki paralel hattan oluşan Türk Akımı boru hattını inşa etti. Benim de bir çok toplantıda önerdiğim Karadeniz’i geçen kısa bir güzergah olan Beregova Samsun arasındaki Mavi Akım Boru Hattı’na paralel bir boru hattı ile Samsun’a gelecek ve BOTAŞ’ın iletim hatları ile Trakya’ya ulaşacak bir güzergahı, kontrol kendi elinden çıkacağı düşüncesi ile kabul etmedi. Bunun yerine, Türkiye’nin Karadeniz’deki münhasır ekonomik bölgesinden geçen çok daha uzun ve yüksek maliyetli boru hattında ısrar etti. İktidarın sağladığı vergi ve izin kolaylıkları ile, AB’nin bazı kesimlerinin ve ABD’nin karşı çıkışlarına ve engellemelerine rağmen inşa etti. Devreye alınan bu boru hattıyla ülkemiz, RF’den yılda 14,5 milyar m3 gaz alıyor. Diğer hattan gelen gaz da, Bulgaristan ve Bulgaristan üzerinden Hırvatistan ve Macaristan’a ulaştı.

Geçmişte, Türk Akımı 2 ve Kuzey Denizi boru hattı projelerine değişik ticari, ekonomik ve siyasi saiklerle karşı çıkan bazı çevrelerin, şimdi LNG fiyatları, boru hattı ile gelen doğalgaz fiyatları katlayınca, bu defa Rusya’yı Avrupa’ya yeterli miktarda gaz vermemekle suçlamaları dikkat çekici.

1.Uğur Zengin,
Evrensel, 1.10.2021

  1. Sohbet Karbuz,
    Petrotürk Dergi, 27.10.2021,
    Doğalgaz ve LNG Fiyatları

Enerji Dosyası (2) Küresel Krizin Nedeni, Etkileri, Faturası

Fosil yakıt tekelleri ne mesaj veriyor?

Oğuz Türkyılmaz,

BirGün Gazetesi, 16 Ekim 2021

https://www.birgun.net/haber/fosil-yakit-tekelleri-ne-mesaj-veriyor-362302

 Artan gaz fiyatları kömüre talebi artırdı. Elektrik üretiminde kömürün payının büyümesi ise küresel karbon emisyonunu artıracak. Bu da iklim krizine karşı mücadeleyi sekteye uğratacak

HAZIRLAYAN: OĞUZ TÜRKYILMAZ

Küresel enerji krizi fosil yakıt tekellerine yaradı. Yüksek gaz fiyatları nedeniyle Avrupa, Çin ve Uzakdoğu’da elektrik üretiminde gazdan kömüre geçiş hızlandı. Kömürden elektrik üretimi haziran-eylül arasında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 arttı. Dünyanın en büyük enerji tüketicisi konumundaki Çin, kış dönemine girerken elektrik tedarikini sürdürülebilir kılmak için kömür üretimi ve ithalatının artırılmasına yönelik karar aldı. Hindistan’da ise beklenmedik bir hızla yükselen talep karşısında santrallardeki kömür rezervleri dibe vurdu. Bu durum beraberinde pek çok sorunu getirdi. Elektrik üretiminde kömürün payının büyümesinin, küresel karbon emisyonlarındaki artışı hızlandırabileceği öngörülüyor.

İskoçya’nın Glasgow kentinde 31 Ekim-12 Kasım tarihlerinde düzenlenecek ve yaklaşık 200 ülkenin lider ve temsilcilerinin katılımının beklendiği Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı (COP26) öncesi, arz kısıtları nedeniyle fosil yakıt kullanımında yaşanan artış, iklim kriziyle mücadele için atılan adımları gölgeliyor.

DÜŞECEK ARZ FİYATI KATLAYACAK

Uzun yılardır kömür sektöründe çalışan, dünyada ve ülkemizde kömür sektöründeki gelişmeleri yakından izleyen Dr. Nejat Tamzok şu değerlendirmeyi yaptı:

“Son dönemde uluslararası piyasalardaki kömür fiyatları akıl almaz bir hızla yükseldi. Avustralya buhar kömürü (Newcastle) için, bir yıl önce tonu 50 dolarlar seviyesinde olan fiyatla, bir ara 270 dolarları gördü. Neredeyse bir yılda yüzde 450 oranında bir artıştan bahsediyoruz. Kömürde böyle bir fiyat hareketi daha önce hiç görülmedi.

Kömür fiyatları, küresel elektrik talebinin salgın nedeniyle daraldığı geçtiğimiz yılın ortalarında neredeyse son 15 yılın en düşük noktasına kadar gerilemişti. Salgın nedeniyle uygulanan kapanmaların hafiflemesiyle birlikte, özellikle Asya’dan gelen talep nedeniyle hızla yükseldi ve son yılların en yüksek seviyelerini gördü. Elektrik talebinin 2021 ve 2022 yıllarında da hızlı büyümeye devam etmesinin beklendiği dikkate alındığında, fiyatların bir süre daha yüksek seyredeceği öngörülebilir. Diğer taraftan, küresel gaz fiyatlarındaki artış, Çin’deki buhar kömürü üretiminde aksamalar gibi faktörler de bu eğilimi desteklemekte.

Ülkemizdeki ithal kömür yakıtlı santrallar ve genel enerji dengesi açısından, fiyatların orta ve uzun vadedeki yönü çok daha önemlidir. Bu noktada ise küresel kömür arzı belirleyici olacaktır.

Arz tarafında, şiddeti giderek artan pek çok engel bulunmaktadır. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere küresel kömür talebinin geleceği konusundaki belirsizlikler, daha düşük maliyetlerle üretilebilecek kömür yataklarının giderek azalması, küresel ısınma olgusunun tetiklediği iklim politikaları, yenilenebilir kaynakların yükselişi, enerji depolama teknolojilerindeki gelişmeler gibi pek çok parametre nedeniyle finans kuruluşları kömür madenciliği ve kömürlü santral finansmanından çekilmekte, ihracatçı ülkeler yatırımlarını yavaşlatmakta, pek çok uluslararası şirket kömür üretiminden vazgeçmektedir. Öte yandan, hızla yaygınlaşan karbon fiyatlandırma mekanizmalarının ve karbon vergilerinin, kömür yatırımlarından kaçışı daha da hızlandıracağı açıktır. Dolayısıyla, önümüzdeki yıllarda küresel kömür arzının, talepten hızlı düşmesiyle, fiyatların daha da yukarılara doğru hareket etmesi yüksek bir olasılıktır. Bu durum ithal kömür yakan santrallerin önündeki en önemli riski oluşturmaktadır.”

FOSİL YAKITLARA BAĞIMLI DÜNYA VE ÇİN

2010-2020 döneminde dünya birincil enerji tüketimi yüzde 10,1 oranında arttı. Bu dönemde ABD ve Avrupa’nın enerji tüketimi azalırken, Çin’in tüketimi yüzde 39,5 oranında arttı. 3 474,3 milyon TEP ile dünya enerji tüketiminin dörtte birinden fazlası yüzde 26,7 Çin’de gerçekleşti. 2020’de dünya birincil enerji arzında yüzde 31,1 payla petrol ilk sırada yer alırken, petrolü, kömür yüzde 27,2 ve doğalgaz yüzde 24,7 paylarla izledi.

Bugün fiyatlarının neden yükseldiğini tartıştığımız fosil yakıtlar dünya enerji arzının yüzde 83.1’ini karşılıyor. Dünyanın en çok enerji tüketen Çin’de ise rakamlar yüzde 84,3’ü buluyor.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin enerji tüketiminde ilk sırada yüzde 56.6’lık gibi çok yüksek bir paya sahip olan ve 2020 üretimi 3.902 milyon tona ulaşan kömür geliyor. Dünya kömür üretiminin yarısının yapıldığı Çin’de, her yıl on binlerce MW kurulu güçte kömür yakıtlı santral inşa edilmekteydi. 2020’de elektrik üretiminin yüzde 52’2 si kömüre dayanmaktaydı.

AB kökenli “Yeşil Dönüşüm”, fosil yakıtlı santrallardan uzaklaşma, sınırlarda karbon vergisi vb. gelişmeler ve iklim krizine karşı mücadelede Donald Trump döneminde ABD’nin geri durması, bu alanda Çin’in yeni adımlar atmasında etken oldu. Çin, iklim krizine karşı uluslararası mücadelede ön saflarda yer alırken, ülke içinde karbon salımlarını azaltmaya yöneldi 2025’e kadar uygulanacak 14. Beş Yıllık Planda, enerji yoğunluğunu düşürerek, bir birim üretim için daha az enerji tüketmek ve karbon salımlarını yüzde 18 azaltmak hedefleri yer alıyor. Bu kapsamda verimsiz küçük kömür madenlerinin kapatılması, bazı santralların salımlarını azaltmak için üretimlerini kısmaları söz konusu oldu. Yönetimin, karbon salımlarını alarm veriyor diye tanımladığı eyaletlerde santralların üretimleri azaldı. Kurak ve sıcak geçen bir yaz döneminde, hidroelektrik ve rüzgar santralların da verimi düştü.

Bu süreçte, merkezi hükümete hoş görünmek isteyen bazı eyalet yönetimlerinin aldığı hatalı kararlarla, devre dışı bırakılan santralların eksik üretimi nedeniyle, bazı bölgelerde enerji yoğun çelik, tekstil kimya, plastik vb. sanayi kuruluşlarının, diğer bazı bölgelerde ise tüm sınai işletmelerin elektriğinin haftada iki üç gün kesildiği haberleri basına yansıdı. Bazı küresel arz zincirlerinde de aksamalar oldu.(3)

İKLİM KRİZİ VE GLASGOW ZİRVESİ

İklim kriziyle ilgili yapılacak Glasgow Zirvesi öncesi, spekülatif fiyat artışları ile fosil yakıt tekelleri ne mesaj veriyor?

Geçtiğimiz yıl dünya ölçeğinde etkin olan pandemi, dünya ölçeğinde enerji kaynaklarına olan talebi azalttı. Oluşan arz fazlasıyla petrol fiyatları hızla düşerken, doğalgaz fiyatları da gerilemekteydi. Pandeminin yıkıcı etkilerinin bir derece azalması ve kısıtların kalkmasıyla, sanayi hareketlenmiş ve fosil yakıtlara talep artmıştı.

Ancak bu artış, pazarda satış fiyatı 70 dolar olan buhar kömürünün fiyatının 3,5-4 kat artarak 250-280 dolar/ton olmasını, gaz fiyatlarının ise 5-10 kat artmasının gerekçesi olamazdı. Fiyatların çok kısa sürede bu kadar hızla yükselişi, bu yükselişten yararlananların yalnızca spekülatörler, simsarlar vb. olmadığı, daha büyük güçler ve kurumlar olabileceğine işaret etmekteydi.

ABD’de de, petrol ve gaz lobilerinin sözcüleri, petrol ve gazın geri plana atıldığını, sürekli değil kesintili kaynak olarak tanımladıkları ve güvenilmez buldukları güneş ve rüzgâra gereğinden fazla destek ve ağırlık verildiğini iddia etmekteydi. Geçtiğimiz yıllarda artan yerli üretimle ABD dünya doğalgaz üretiminde en ön sıralarda yer almaktaydı. Çatlatma yöntemiyle gaz ve petrol üretimi için yatırım yapan; ancak maliyetleri hızla artan yatırımcılar petrol fiyatlarının dibe vurduğu dönemde, büyük zararlarla karşı karşıya kalmışlardı. Bloomberg’in bir çalışmasına göre, çatlatmalı yöntemlerle petrol ve doğalgaz üreten şirketlerin yaptıkları harcamalar, gelirlerinden 300 milyar dolar fazlaydı.(4)

Biden iş başına gelince; aldığı ilk kararlardan biri Paris İklim Anlaşmasına geri dönmek oldu. Açıklanan, emisyonları 2030’a kadar 2005’deki düzeyin %50 altına düşürmek, 2050’de ise karbon salımlarını sıfırlamak, 2035’e kadar elektrik üretimini tamamen yenilenebilir kaynaklara dayandırmak gibi hedeflere nasıl ulaşılabileceği ise merak konusu. Bu iddialı hedeflere ulaşmak için yapılması gereken bazı yasal düzenlemelerin, Senatodaki oylamalardaki eşitlik, ancak Senato Başkanının da katılması halinde Demokrat Parti lehine dönebildiği için, Senatodan geçmesi kolay olmayacak.

Joe Biden’ın enerjide dönüşüm programı iklim kriziyle doğrudan mücadele yerine, esas olarak bir bölümü sosyal boyutu da olan altyapı yenileme yatırımlarına kamu kaynakları ile hızlandırmayı öngörüyor. Program, fosil yakıtlı santrallar, hidrolik çatlatma yoluyla petrol ve gaz çıkarılması vb. faaliyetlerin durdurulması, kömür santrallarının hızla devre dışı bırakılması vb. somut hedefler içermiyor. Tersine karbon emisyonları ile ilgili olarak kullanılan sıfır emisyon, nötr karbon gibi sorunlu terimler, fosil yakıt temelli faaliyetlerin sürmesini ancak salımların tutularak yer altında depolanması gibi yöntemleri öngörüyor. Karbon salımlarını tutma ve yer altına depolama çalışmaları ilave bir enerji ihtiyacı doğuracağı gibi, yer altı sularına karışma, çatlaklar, yer sarsıntıları vb. nedeniyle yüzeye çıkma riskleri de içeriyor.

ABD’de, petrol ve gaz şirketleri, fosil yakıt tüketiminin denetlenmesi ve sınırlanmasına yönelik attığı ürkek adımlardan bile geri durması için Biden yönetimine yoğun baskı uyguluyorlar.

  1. Jun Du, The Conversation, 8.10.2021, China energy crisis shows how hard it will be net zero.
  2. De Smog- Sharon Kely, 6.10.2021, Price Spikes Puncture Fracking’s Promise to Kep Natural Gas Prices Low.

 

Enerji Dosyası (3) Küresel Krizin Nedeni, Etkileri, Faturası

Quo vadis* Türkiye: Büyüklere masallar

Oğuz Türkyılmaz,

BirGün Gazetesi, 17 Ekim 2021

https://www.birgun.net/haber/quo-vadis-turkiye-buyuklere-masallar-362398

 Enerji tüketiminin dışa bağımlı ve fosil yakıt ağırlıklı olduğu Türkiye, krizden etkilenecek ülkelerin başında yer alıyor. Zamlar enflasyonun üstünde. Yıllardır Paris Anlaşması’nı yürürlüğe sokmayan iktidar, iklim kredilerinden yararlanabilmek için Glasgow Zirvesi öncesi birden onay sürecini tamamladı.

Oğuz TÜRKYILMAZ

Dünya genelinde yaşanan kriz enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’yi de yakından etkiliyor. Zam üstüne zam yapılan elektrik ve gaz fiyat artışları, enflasyon oranının çok üstünde seyrediyor. Elektrik ve gaz dağıtımını özelleştiren AKP iktidarı halkı şirketlerin insafına terk etmiş durumda. Milyonlarca kişi elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemiyor. Bu yılın ilk beş ayında 1 milyon 525 bin 14 abonenin elektriği, 674 bin 784 abonenin ise doğalgazı kesildi. Yaklaşan kış sezonu öncesi yurttaşlar her geçen gün artan gaz ve elektrik fiyatları nedeniyle endişeli.

Tek adam yönetimi ise yeni manevralar peşinde. Paris Anlaşması’nın TBMM onay sürecini yılarca erteleyen iktidar, düştüğü ekonomik sıkıntı ve kredi bulamama koşullarında, iklim kredilerinden yararlanabilmek için onay sürecini hızla tamamladı. 1-12 Kasım tarihleri arasında İskoçya’nın Glasgow kentinde yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı’na (COP26) bir aydan az bir süre kala Paris Anlaşması’nın onaylanması ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın isminin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmesi hepsi Dünya Bankası dahil uluslararası kuruluşlardan fon ve kredi alma sevdasının eseri.

TÜKETİM DIŞA BAĞIMLI VE FOSİL YAKIT AĞIRLIKLI

Bugünkü iktidarın işbaşında olduğu dönemde, birincil enerji talebi yüzde 87,3, enerji girdileri ithalatı yüzde 101,9 oranında artarken, yerli enerji arzı artış oranı, talep ve ithalattaki artışın gerisinde kalmıştır. Enerji arzı içinde birinci sırada, yüklü miktarda ithal kömürü de içeren kömür gelmekte, onu petrol ve doğalgaz izlemektedir. Halen arz içinde, fosil yakıtların toplamı yüzde 83,5, yenilenebilir kaynaklarının payı yüzde 16,5’dır. Başka deyişle birincil enerji kaynakları arzında yenilenebilir enerji kaynakların payı yalnız altıda birdir.

ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK YÜZDE 69

2019’da, enerji kaynakları arzı içinde yerli kaynakların payı yüzde 31 olup, tüketimin yüzde 69’u ithalata dayanıyor. 2019 enerji hammaddeleri ithalat faturası 41.6 milyar dolar olmuştu. Gerek Covid-19 salgını nedeni ile talep artışının olmaması, gerekse petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle, enerji ham maddeleri ithalat faturası 2020’de yüzde 30 azalmış ve 28,8 milyar dolara gerilemişti. Ancak 2021’de, petrol, doğalgaz kömür fiyatlarındaki yüksek artışlar, enerji ham maddeleri ithalat faturasının bu yıl çok yüksek olacağına işaret ediyor.

Elektrik üretiminde 2020’de fosil yakıtların yüzde 57,5 olan payı,2021’in ilk sekiz ayında yüzde 64.5’e yükseldi, yenilebilir kaynakları payı yüzde 42,5’dan yüzde 35,5’e geriledi. Elektrik üretiminde özel şirketlerin payı altıda beştir (yüzde 83,3). İstanbul dışında ülke ölçeğinde kentsel gaz dağıtımı özel sektör şirketlerince veriliyor.

Yenilenebilir enerjiyi destekleme iddiasıyla özel şirketlere kamu kaynaklarından ve ödedikleri faturalar ile yurttaşların cebinden milyarlar akıtıldığı gibi, insan yaşamını ve doğayı tahrip eden uygulamalarına da, her türlü kamusal destek sağlanmıştır.

FİYAT ARTIŞLARI ENFLASYONUN ÜSTÜNDE

2019 Ocak -2021 Eylül dönem TÜFE yüzde 43,4. Aynı dönemde elektrik fiyatları yüzde 70,4 oranında artıyor. Elektrik fiyat artışı, enflasyondan yüzde 62,2 daha fazla. Doğalgazda ise fiyat artışı yüzde 67,5-75,8. Bu oranlar da enflasyonun yüzde 55,5-72,2 üzerinde.

PARİS ANLAŞMASI VE KÜRESEL FONUN CAZİBESİ

Paris Anlaşması’nın TBMM onay sürecini yılarca erteleyen iktidar, düştüğü ekonomik sıkıntı ve kredi bulamama koşullarında, iklim kredilerinden yararlanabilmek için onay sürecini hızla tamamlamıştır.

Benzer bir şekilde dostlar alışverişte görsün anlayışı ile çalakalem hazırlanan Yeşil Mutabakat Belgesidir. Belgede karbon salımlarında en büyük paya sahip enerji sektöründe fosil yakıt bağımlılığının nasıl azaltılacağına dair tek bir satır yer almıyor. ETKB Strateji Belgesinde yer alan 10.000 MW yerli linyit kurma hedefi de yürürlükte.

Bugün yalnız yüzde yirmisi değerlendirilen karasal rüzgar potansiyeli için konulan yılda 1000 MW yeni santral yapma hedefi ile potansiyelin tam olarak değerlendirilmesi 2060’da mümkün olabilecek. Güneşte yılda 1000 MW yeni santral kurulumu ile, 240.000 MW potansiyelin tam olarak değerlendirilmesi ancak 232 yıl sonra, 2252’de söz konusu. Belgeyi hazırlayanların AB Yeşil Mutabakat hedeflerinden bir olan, deniz üstü rüzgar üretiminden de haberdar olmadığı anlaşılıyor.

Sorunları aşmak ve krizden mümkün olan en çabuk şekilde ve en az hasarla çıkabilmek için; yurttaşların ve toplumun vazgeçilmez gereksinimlerinin karşılanmasında toplumsal yarar esaslarını temel alan demokratik bir planlama ve toplumsal kalkınma perspektifi ile kamucu, toplumcu bir programın uygulanması gereklidir.

Şirketlerin değil, yurttaşların ve toplumun çıkarlarını gözeten, sermaye kesimlerinin kârını arttırmayı değil, yurttaşların ve toplumun yaşamsal enerji ihtiyacının yeşil bir çevre, mavi bir gökyüzü, yaşanabilir bir doğa hedefleri ile uyumlu ve çevreye en az zarar verecek bir yöntemle, güvenilir ve kolayca erişilebilir şekilde kamusal bir hizmet olarak temini için, toplum yararını gözeten adil ve demokratik bir ulusal kalkınma planı ve programı oluşturulması ve uygulanması zorunludur.

Bu tür bir yapı ve işleyiş ancak bir toplumcu sistemde mümkün olabilir. Bu hedefe ulaşmak için de mücadele etmek gerekiyor. Ancak var olan koşullarda da yapılabilecekler var. Önerilerimiz bugün ile gelecek arasında köprü işlevi görmelidir.

Enerji sektörünü özel tekellerin kâr egemenliğinden çıkarıp kamusal bir düzleme aktarma, toplum çıkarlarını gözeten, kamusal planlama esaslı, yenilenebilir kaynaklara dayalı, önce düşük karbon salımlı bir ekonomiye yönelme, süreçte sıfır emisyonları hedefleme ve enerjiyi azami ölçüde tutumlu ve verimli kullanarak enerjide demokratik bir denetimi/programı gerçekleştirme ihtiyacı var.

*Nereye gidiyorsun?

PETROL VE GAZ ŞİRKETLERİNİN ATAKLARINA ULUSLARARASI ENERJİ AJANSI NE DİYOR?

Yaşanan süreç, fosil yakıt tekellerin uzun bir süre daha etkili olabileceği ve başta AB olmak üzere gelişmiş batı ülkelerinin, kömürden uzaklaşma, kömür santrallarını hızla kapatma kararlarının uzayacağına işaret etmekte.

Önümüzdeki ay Glasgow’da toplanacak olan İklim Zirvesi öncesinde Uluslararası Enerji Ajansı, 13 Ekim günü yayımladığı Dünya Enerji Görünümü 2021 başlıklı kapsamlı Raporda, zirvede 2050’de net sıfır salım hedefine ulaşılabilmesi için ülkelerin ve yönetimlerinin mutlaka yapmalar gereken çalışmaları irdeledi. Önceki Dünya Enerji Görünümü raporlarından farklı olarak, bu rapor 2050’de 1.5 derece sıcaklık artışı ve net sıfır salım hedefine ulaşabilmek için izlenecek yol haritalarını karşılaştırmakta kalmıyor ve somut öneriler de bulunuyor.

Raporun bazı önemli bulguları şöyle:

  • Ülkelerin Covid-19 salgınının yarattığı ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu bir dönemde, güneş ve rüzgara dayalı enerji üretiminin hızla artmasına karşın 2021 doğalgaz, kömür ve elektrik fiyatlarının keskin bir şekilde arttığı ve karbon salımlarının en çok arttığı ikinci yıl oldu.
  • Sanayi Devrimi öncesinden bugüne yaşanan 1,1 derecelik sıcaklık artışının dörtte üçünden sorumlu olan enerji sektörü, iklim krizine karşı yapılacak çalışmaların merkezi olmak zorunda.
  • Sıcaklık artışını 1,5 derecede tutabilmek için önümüzdeki on yıl içinde başta Çin olmak üzere tüm ülkelerin taahhüt ettikleri salım azaltım hedeflerini birkaç adım artırmalı.
  • Temiz elektrik sistemlerinin tesisi için ülkelerin taahhüt ettikleri yeni güneş ve rüzgâr santral yatırımlarını iki kat arttırmalı,
  • Enerji verimliliğine azami önem verilmeli ve enerji yoğunluğu düşürülmeli,
  • Fosil yakıt üretimi kaynaklı metan gazı salımları önlenmeli,
  • Henüz demonstrasyon veya prototip aşamasında olan temiz enerji teknolojilerini hızla uygulanabilir hale gelmesi için inovasyona ağırlık verilmeli.
  • Sıcaklık artışını 1.5 derecede tutabilmek hedefiyle yapılacak çalışmaların başarılı olabilmesi için yapılması gereken yatırım tutarının yaklaşık 4 trilyon dolar.
  • Özel sektörün yeterince kar ve kazanç görmeyerek yönelmeyecekleri yatırımlara kamu önderlik etmeli,
  • Kömürün enerji arzında payının azalması için yeni projelerden vaz geçilmeli, mevcut tesislerde salımların azaltılmalı
  • ÇHC’nin yurtdışında kömür yakıtlı santrallar inşa etmeyi durdurma kararı, salımların azaltılması açısından önemli
  • Dönüşüm sürecinde işlerini kaybedeceklere destek sağlanmalı.

Temiz enerji dönüşümünün hızla gerçekleşmesinin önlenmesi, nüfusun yüzde 90’ının kirli havayı soluk aldığı dünyada, her yıl 5 milyon erken ölüme yol açacak.

İzlenecek yol zorlu ve dar. Ancak gelecek on yıl, temiz elektriğin hızla yaygınlaşması ,enerjinin daha verimli kullanımı, metan gazı salımlarının azaltılması ve inovasyonun tetiklenmesi için çok önemli. İnsanların yaşamlarını ve yaşam alanlarını iyileştirmek için Glasgow toplantısı bir dönüm noktası.

Dipnot: 5.IEA World Energy Outlook 2021

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir