Türk Telekom özelleştirildikten 17 yıl sonra devlete dönüyor_ Füsun Sarp Nebil_ T24_ 11 Mart 2022

Türk Telekom özelleştirildikten 17 yıl sonra devlete dönüyor; süreçte neler yaşandı, emanetten vesayete mi?
Füsun Sarp Nebil
[email protected]
T24, 11 Mart 2022
Türk Telekom özelleştirildikten 17 yıl sonra devlete dönüyor; süreçte neler yaşandı, emanetten vesayete mi?
OTAŞ, Türk Telekom’un yüzde 55’ini alacak ne telekom tecrübesine, ne mali yapıya, ne de idari yapıya sahip. O zaman nasıl oldu da bu şirket, Türk Telekom gibi bir devin yüzde 55 hissesini, bankalardan 4,75 milyar dolar gibi dev bir krediyi aldı ve 17 yıl Türkiye’de açık kaldı?
Dün, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile LYY Telekomünikasyon AŞ (LYY) arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin (Türk Telekom) toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalandı.
AKP, Türk Telekom’u neden özelleştirdi, bugün 17 yıl sonra neden geri aldı? Bu bir kamulaştırma mıdır? Ama diyemiyoruz çünkü başka yorumlar var. Yakından bakalım.
Neden geri alındığını konuşmadan önce olanları şöyle bir basitçe özetleyelim:
- Türk Telekom 2005 yılında ihaleyle özelleştirildi. OTAŞ 6,55 milyar dolara yüzde 55’i satın aldı.
- Ojer Telekomünikasyon A.Ş. (OTAŞ) firması ağustos 2005’de 333 milyon TL sermaye ile kuruldu ve 14 kasımda sermayesini 2 milyar TL’ye çıkardı. Başka deyişle 6,55 milyar dolarlık taahhüt altına giren firmanın varlığı 2 milyar TL idi.
- 2005 yılında 1,3 milyar dolar peşinat ve 2006 yılında 1,2 milyar dolar taksit ödedi. Toplam 2,5 milyar dolar gibi bir rakam.
- 2006 yılında Oger Telecom (Dubai’ye taşınan Lübnan’daki ana şirket) Londra ve Dubai Borsalarında 1,25 milyar dolarlık hisse arzı planladı ama alıcı çıkmadığı için her 2 arz ertelendi. Sonra bir daha yapılmadı.
- 2007 yılında ise seçim yılıydı. Peşin olarak geri kalan parayı 4,3 milyar doları bir kerede ödedi.
- Ama bu peşin para, 29 tane bankadan alınmış bir kredi idi.
- Bu kredinin çok büyük kısmının ödenmediğini, 2013 yılında alınan (ve bugüne kadar gelen) 4,75 milyar dolarlık kredinin “amaç” kısmına yazılanlardan gördük. 2007 kredisinin 3,6 milyarının ve 2011 tarihli başka bir kredinin 1,1 milyarının bu yeni alınan kredi ile ödeneceği ve geri kalan ile OTAŞ ortaklarına temettü ödeneceği kaydedildi.
- Saudi Telecom (STC) 2008’de Lübnanlı Oger Telecom’un yüzde 35’ini satın alarak Türk Telekom’un dolaylı ortağı haline geldi ve yönetim kuruluna girdi. 2016 yılına kadar da yönetim kurulunda kaldı.
- Türk Telekom 2008 mayıs ayında borsaya açıldı. 15 mayıs 2008 tarihindeki hisse fiyatlaması ile değeri 8,20 milyar dolar idi.
- 2013 yılında Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası önderliğinde 26 bankadan 4,75 milyar dolar karşılığında kredi alındı. Bu krediye teminat olarak Türk Telekom hisseleri verildi.
- 2016 yılında Suudi Arabistan’da inşaatlar yapan ana şirket Saudi Oger, Suudi hükümetinden hakedişlerini alamadığı için iflas etti.
- Aynı dönemde Türkiye’deki OTAŞ firmasının 2013’de aldığı kredinin taksidini ödeyemediği ortaya çıktı.
- Saudi Telecom ortağı adına 160 milyon dolar gibi komik paralar ödemeye çalıştıysa da, kabul görmedi.
- Çeşitli süreçler yaşandı.
- 2018’de BTK’nın ve Rekabet Kurumu’nun onayı ile Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi, alacaklı bankaların kurduğu LYY Telekom firmasına devredildi.
- Dün de LYY hisseleri, bankaların alacaklı oldukları 4,75 milyar dolar + faize karşı 1,65 milyar dolar olarak, Türkiye Varlık Fonuna devir etmeye yönelik imza atmış oldu.
(Not: Türk Telekom’un bütün bu süreçleri tabii ki özetlediğimiz kadar basit değil. Daha detaylı bir içeriği kitap olarak hazırlamaktayız.)
OTAŞ patron değil, ancak yavru olabilirdi
Olayın özetini yukarıda verdik ama aralık sonunda [1] ve dün yayımladığımız 2 ayrı yazıdan, Türk Telekom’dan duruma ve OTAŞ’ın sermaye gelişmelerine dair haberlere göz atarsanız[2], OTAŞ’ın Türk Telekom’a patron olmaktan çok, adeta yavrusu olabilecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. Zaten bu nedenle olsa gerek, Londra ve Dubai borsaları 2008’de Lübnanlı ana şirket Oger Telecom’a geçit vermemiş.
Ama buna rağmen yetkili olanlar arasından kimse, bu firmaya “sen hangi boyunla?” diye sormamış. Neden acaba? Hatta, bankalar da bu firmaya sermayesinin bu kadar düşük olmasına ve de öncesinde ödemediği bir kredi geçmişi (2007 ve 2011) olmasına rağmen, 4,75 milyar dolar gibi inanılmaz boyutta bir kredi vermiş.
Bütün bu olanlar için “Nasıl yani?” diye sormak lazım.
Ama bu sorulara cevap veren yok. Hatta TBMM’de sorulsa bile. Mesela yıllar içinde cevap alamadığımız onlarca sorudan en önemlisi; İmtiyaz sözleşmesinde yer alması gereken “yatırım mecburiyeti miktarı” idi. Bu soruyu 2005’den itibaren gazeteci olarak da sorduk, TBMM’deki soru önergelerinde de kimi siyasetçiler tarafından soruldu. Ama cevap “Ticari sır” şeklindeydi. Yani halkın şebekesinin imtiyazını veriyorsunuz ve verdiğiniz yere soru sorulmasını engelliyorsunuz.. Sonucunu bugün olması gerekenin 10’da biri olan 400 bin km fiber ile yaşıyoruz maalesef.
Aklımdayken belirteyim; yanlış bir düşünce sonucu, 4G ya da 5G olduğu zaman fiber gerekmediği gibi anlamsız bir fikir var. Bu doğru değil. Bulunduğunuz hücreden sinyal baz istasyonuna havadan gidiyor. Doğrudur ama o sinyal ana merkeze kadar gitse zaten adı cell phone olmaz. Baz istasyonlarının nedeni budur. Bulundukları hücrelerdeki sinyalleri toplayıp, ana merkeze iletirler. Baz istasyonunun bu trafiği kaliteli bir şekilde taşımasının yolu baz istasyonunun fiber ile bağlı olmasıdır. Bugün Türkiye’de baz istasyonlarının ancak yüzde 40’ında fiber olduğunu kasım ayında katıldığı bir konferans sırasında bizzat Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan belirtti. Yani fiber yoksa, 4G, 5G de yok.
Emanetten vesayete mi?
Dün yayınladığımız OTAŞ makalesini, tam da bu yazıya temel olarak yayımladık. O yazıda göstermeye çalıştığımız şu: OTAŞ, Türk Telekom’un yüzde 55’ini alacak ne telekom tecrübesine, ne mali yapıya, ne de idari yapıya sahip. O zaman nasıl oldu da bu şirket, Türk Telekom gibi bir devin yüzde 55 hissesini, bankalardan 4,75 milyar dolar gibi dev bir krediyi aldı ve 17 yıl Türkiye’de açık kaldı?
Bu sorunun bir cevabı, acaba OTAŞ bir emanetçi miydi?
Bu geçmişin sualiydi. Zamanında ne sivil toplum örgütleri, ne düz vatandaşlar olarak bizler, ne de siyasetçiler bu suali dosdoğru soramadık.
Ancak bugünün suali daha önemli… Acaba Türk Telekom şimdi emanetten, vesayete mi geçiyor?
Türk Telekom 2026’da zaten devlete mi geçecekti?
AKP’nin şirketi geriye almasına daha farklı bakmadan önce bir yanlışlığı düzeltelim. 2005 yılında yapılan Türk Telekom özelleştirilmesinde iki konu vardı:
- Türk Telekom isimli şirketin hisselerinin bir kısmının satılması (yani yüzde 55’inin özelleştirilmesi)
- Türkiye’nin haberleşme altyapısının 21 yıllığına kullanım (işletim) imtiyazının verilmesi
Osmanlı zamanından bu yana gelen 180 yıllık haberleşme altyapısı (bakır kablolar, fiber kablolar ve bu haberleşmeyi sağlayan ekipman) halka aittir. Bu altyapı başlıbaşına bir servettir. 2005 yılındaki fiyatlarla yapılan bir hesaba göre, o altyapının ederinin 90 milyar dolar civarında (sadece bakır olarak, işçilik hariç) bedeli olabileceği şeklindeydi. Ama bu altyapının daha önemli yani “stratejik” olması.
Bu nedenle Almanya, İngiltere, Ukrayna ya da Türkiye’de farketmez. Telekom altyapısı devlete, millete, halka aittir. Bunun ancak belli sürelerle kullanım hakkı yani “imtiyaz” verilir. İşte 2005’de verilip, 2026’da sona erecek olan da budur.
Bu aynı zamanda önemli bir sorudur; “2026’da imtiyaz Türk Telekom’dan alınırsa, şirketin değeri ne olur?” Muhtemelen bankalara baskı için de kullanılmış olabilir.
Bu konuyu daha ayrıntılı diğer bir yazıda açıklayalım. Çünkü Danıştay kararlarından, Devlet Denetleme Kurulu raporlarına kadar, Elektronik Haberleşme Yasasına madde konulmasına kadar, bu konunun o kadar çok ayrıntısı vardı ki, sadece 1 tek link verip şimdilik geçelim[3].
81 ile yaygın organizasyon, binlerce eleman, binlerce bayii, binlerce tedarikçi ve milyarlarca TL kazanç
Olayın duyulmasından itibaren, Türk Telekom’un neden Varlık Fonuna alındığı ve buradan sonra ne olacağına dair tahminler havada uçuşuyor. Bazı kaynaklara biz de sorduk. Çünkü birileri Birleşik Arap Emirlikleri ile son dönemdeki yakınlaşma ve 10 milyar dolarlık desteğe bakıp, “Acaba BAE’ye mi satılacak, Katar’a mı” diye soruyor. Ama galiba AKP çağ atlamış. Yani 2002’de yönetime geldiklerinden itibaren, ana akım medyayı ele geçirerek, seçmeni yönlendirmeyi başardılarsa da, daha eğitimli, dolayısıyla da muhalif insanların yer aldığı interneti kontrol altına alamadılar. 5651 sayılı kanunda 15 yılda yapılan 18 güncellemeye/eklemeye rağmen internet hâlâ yanlış olan her şeyi konuşuyor. Z neslini bu nedenle kaybettiklerini yazmıştık. Dolayısıyla AKP muhtemelen çağ atladı ve artık hedefleri medyadan, sayısal (digital) haberleşmeye yani internete döndü.
Türk Telekom ya da Turkcell, 81 ile yaygın altyapısı ile çok önemli iki şirket. Dolayısıyla şirketin TVF’na alınmasının nedenini, AKP’nin iktidarı kaybetme olasılığının yükselmesine karşı bir strateji olarak düşünmeli miyiz? Bakalım Turkcell ve Türk Telekom neler sağlar?
- Üyelere istihdam: AKP’nin İBB’yi ve Ankara Büyükşehiri elinden kaçırması sonrasında buradan ayrılmak zorunda kalan partizan insanların, PTT, THY, Turkcell, Ulaştırma Bakanlığı ve bazı diğer bakanlıklarda istihdam edildiği görülüyor. İktidarın kaybedilmesi durumunda, bu insanlara yer bulamamak, AKP için olumlu olmayacaktır
- Eko sisteme kazanç: Turkcell ve Türk Telekom, 81 ilde bayi teşkilatına ve çok büyük tedarikçi (sarf malzemesi, yemek, servis, danışmanlık vs.) tabanına sahip işletmeler. Bunlar da AKP’nin başka düzeyindeki üyeleri için lazım. Onların da kaybedilmemesi lazım.
- Büyük kazançlar: Diğer yandan bu firmalar bir kerede iki haneli milyar TL’lik cirolar yapan firmalar. Başka deyişle adeta para basıyorlar.
- Haberleşmenin kontrolü: 15 Temmuz’da olduğunda, AKP iktidarı HGS sisteminin yazılımını çöpe attı ve şöyle dedi: FETÖ bu yazılım sayesinde hangi arabanın nereden geçtiğini görür. Bu örneklemeden anlayacağınız üzere, haberleşme altyapılarının birilerinin elinde olması şu imkanları sağlar:
-
- Haberleşmenin yönlendirilmesi (Cambridge Analytica)
- Haberleşmenin tamamen kesilmesi
- Ya da şimdiye kadar olduğu gibi geliştirilmemesi, dolayısıyla da insanların etrafı görememesi
- Haberleşmenin içeriğini veya en azından meta verileri takip etmek (FBI, 6 ocak 2021 Capitol Hill baskınında kimin nerede olduğunu, cep telefonlarının sinyallerinden tespit etti).
TVF Bilgi Teknolojileri İletişim Hizmetleri Yatırım Sanayi ve Ticaret AŞ.
Son olarak şundan da bahsedelim: Basında Turkcell’in Telia Sonera hisselerini alan kurumun Türkiye Varlık Fonu olduğu yazılsa da, aslında yukarıda adını gördüğünüz bir şirket tarafından alındı. Bu şirket, 10 Haziran 2020’de yüzde 100 TVF ortaklığıyla ve 5 milyon TL sermaye ile kuruldu.
Yönetim kurulu için şöyle bir bilgi var: Yani Varlık Fonunun Genel Müdürü olan Arda Ermut aynı zamanda Bu Bilgi teknolojileri firmasının Yönetim Kurulu Başkanı. TRT’de önce dijital editör olan ve son olarak TRT’de Dijital ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığını üstlenen Murat Akgüç ile birlikte Yönetim Kurulu iki kişiden oluşuyor. Bu iki kişi, firmanın pay devri yapması durumunda da onaylama hakkına sahip.
Emanetten, vesayete mi sorusunu sorarken, AKP’nin geçmişte ne yaptığına dair izlenimlerimizle analiz yapmaya çalışıyoruz. Bu iki şirketimiz çok kıymetli ama AKP yönetimi altında nereye doğru yönlendiklerini sorgulamamız lazım. Çünkü bunlar bu ülkenin öz varlıkları ve sadece maddi olarak değil, vatandaşın rahatı, güvenliği ve mutluluğu açısından da önemli. Özellikle de “altyapı”.
Epeydir Türk Telekom yazmaktan uzak duruyordum. Çünkü benim yazdıklarımı alıp yayımlayan ama lütfedip, bir kaynak belirtmeyen çok insan var. Ben de bundan sıkıldım. Ama anlatmak da gerekiyor anlaşılan. Mesela yarın şu imtiyaz olayının ne olduğunu daha iyi anlatacağız.
[1] LYY Telekom (Bankalar) Neden Varlık Fonu ile Masaya Oturdu? [2] OTAŞ (Ojer Telekom) 8 Mart 2022’de Kapandı [3] Danıştay, ‘İmtiyaz Sözleşmesi’ne Görüş Bildirdi
OTAŞ (Ojer Telekom) 8 Mart 2022’de kapandı
Füsun Sarp Nebil
[email protected]
T24, 11 Mart 2022
https://t24.com.tr/yazarlar/fusun-sarp-nebil/otas-ojer-telekom-8-mart-2022-de-kapandi,34543
Türk Telekom bugün 1,65 milyar dolar karşılığında Varlık Fonuna geçti. Ödenmeyen kredi karşılığında Türk Telekom firmasının yüzde 55 hissesine sahip olan Levent Telekom A.Ş. firmasının yani kredileri geri alamayan bankaların, bu hisseleri hangi koşullar altında sattığını bilemiyoruz ama tahminlerimiz var.
Bunlara bakarken, Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’yi de (OTAŞ) unutmadık. Şirketin 2 gün önce yani daha yeni kapandığını biliyor muydunuz? Kapatılmasına dair Ticaret sicil gazetesindeki yayın şu şekilde;
OTAŞ; 26 Ağustos 2005’de Özelleştirmeden Türk Telekom’u devir almak için Hariri ailesinin bir şirketi olarak kurulmuştu. 333.077.000 TL (ihale şartnamesi gereği olan 251 milyon ABD dolarının karşılığı) sermaye ile kurulan firmanın ortakları;
– Yüzde 1 ile Saudi Oger Ltd. firması (Hariri ailesinin Suudi merkezli inşaat firması),
– Yüzde 99 ile Oger Telecom isimli yine Hariri ailesine ait Lübnan merkezli (Türk Telekom’u aldıktan sonra Dubai’ye taşındı) firma
– Yüz milyonda 3 hisse ile 3 kişi (P.Doany, O.M.El Bandak, J.H.Ali).
Yani 17 yılda, ancak bir kısmını bilebildiğimiz (o da temettüler) ve gerisini bilemediğimiz büyük bir miktar para kazanarak, Türkiye defterini resmen 2 gün önce kapattılar.
Peki kapanma kararı ne zaman verilmiş? 2019 yılında 3 tane ilan yayınlanmış. Bunlar alacaklı ve borçlulara, başvuru için çağrı ilanları.
Alacaklıların davet edildiği bu ilana bakarken, Türkiye Cumhuriyeti bunu takip edip, sormuş mu? Ya da bankalar ne yapmışlar? Yani “biz alacaklıyız” demiş mi diye düşünüyoruz? Belli değil. Ancak tasfiye uzun sürmüş. Acaba ne olmuş arada?
Soruyoruz çünkü, 5 Nisan 2016 tarihli olağan genel kurul notlarına bakıldığında, şirketin sermayesinin 2,6 milyar TL (tam olarak 2.643.647.300 TL) olduğu görülüyor. Sonraki kayıtlarda bu sermaye rakamına ne olduğuna dair bir bilgi bulunmuyor. Yani 2016’dan sonra OTAŞ –bankalara borcunu ödemediği bilindiği halde- bu sermayeyi alıp gitti mi acaba? Ya da alacaklılara bir miktar ödeme yapmış mı oldu?
Türkiye’nin tüm haberleşme altyapısını yönetmek için 2026 yılına kadar imtiyaz verilmiş olan bir yabancı firmanın, borçlarını ödemediğini dünya alem bilirken, bu sermayeyi borcuna karşılık ödemesi, hiç olmazsa birazcık gerekmez miydi?
OTAŞ sermayesini 2 kere azaltmış
Önceki kayıtlara bakıldığında, şunu görüyoruz; Ojer Telekomünikasyon 3 Nisan 2013 tarihli kayda göre, tamamı ödenmiş nakit sermayesini 4,2 milyar TL’de 3 Milyar TL’ye azaltmış. Kayıtlar İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2007’de atanan 3 bilirkişinin bu azaltmada sakınca bulmadığını gösteriyor.
Tabii burada, neden 2013 yılındaki sermaye azaltmaya 2007’deki mahkeme kararı olduğuna bakılabilir.
Bu nedenle 2007 Yılına bakalım. O zamana dek OTAŞ Türk Telekom’un 6,55 milyar dolarlık yüzde 55 özelleştirme bedelinden 2 taksidi ödemişti. Geri kalan parayı ise hiç gerek olmadığı halde 2007 seçimlerinden önce 4,3 milyar dolar olarak kredi aldı ve onunla peşin ödedi[1].
2007 yılının aralık ticaret siciline bakıldığında, bu yukarıda bahsettiğimiz sermaye azaltmanın o tarihte karara bağlandığı ve 2013’e kadar gerçekleştirilemediği anlaşılıyor. İlk döneme bakarsak, kuruluş sermayesi olan 333 milyon TL, 14 Kasım 2005’de (yani Türk Telekom’u teslim almadan 1 gün evvel) 2 milyar dolara çıkarılmış.
Sonra 2007 yılında zaten 2 milyar TL olan önceki nakden ödenmiş sermayenin, 2,2 milyar TL arttırılmak üzere Saudi Oger ve Oger Telecom tarafından taahhüt edildiği ama 7 yıl ödenmediği anlaşılıyor. Bakınca düşünüyorsunuz, 2007’deki 4,3 milyar dolarlık ilk krediyi alabilmek için mi, sermaye arttırımı (dolayısıyla ödenmeyeceği bilinerek taahhüt mü?) yapılmış, alındıktan sonra da taahhütler sıfırlanmaya mı çalışılmış?
Taahhüt ne zaman yapılmış diye baktık (yani krediden önce miydi?); Evet 6 ay önce yapılmış. 2006 kasımında daha önce 2 milyar TL olan şirketin sermayesi 4,2 milyar TL’ye çıkarılmış. Ortaklardan Saudi Oger ve Oger Telecom, 3 ay içinde ortaklık payları oranında bu arttırılan 2,2 milyar TL’yi ödeme taahhüdünde bulunmuşlar. Ama 2013’e geldiğinde yani 7 sene sonra hala ödemedikleri anlaşılıyor. Acaba bunu kontrol eden bir resmi kuruluş, –özel durumu nedeniyle– BTK ya da Ulaştırma Bakanlığı ya da yabancı ortaklı şirketlere bakan bir bakanlık yok muydu?
Şimdi bir de 2014’deki ikinci sermaye azaltmaya bakalım. Burada da 3 milyar olan ve tamamının nakden ödendiği kaydedilen sermayenin 2,6 milyar TL’ye indirilme kararı var. Bu kararın da yeminli mali müşavir tarafından onaylandığı kaydediliyor [9].
Tekrar soralım; bu rakamlara bakıldığında, dev bir şirketin yüzde 55 hissesini 6.55 milyar dolara almak bir yana, 4 milyar dolarlık kredilerini ödemekte zorlanacağı zaten anlaşılmıyor mu? Bunu takip eden resmi bir kuruluş yok muymuş? Ya da başka şekilde soralım. Bu sermaye azaltmaları acaba nasıl yapabilmiş?
Yani resmi kuruluşlara ilaveten, bankalar kredileri verirken, bu sermaye arttırma/azaltma periyotlarını görmüşler mi? Yarın. Türk Telekom’un bugünkü durumunu ve LYY’nin hisseleri Varlık fonuna hangi koşullar altında satmış olabileceğini, ayrıca AKP’nin 2 telekom firmasını Varlık Fonuna alma ısrarını konuşalım.
Kaynak
Hariri’lerin Türkiye’de hâlâ banka ortaklığı mı var?
Füsun Sarp Nebil
[email protected]
T24, 14 Mart 2022
Saad Hariri ve annesi, Turkland Bankası’nın dolaylı da olsa ortağı durumunda gözüküyorlar.
Türk Telekom olayının farklı taraflarına bakmaya devam ediyoruz…
8 Mart’ta kapanan Ojer Telekomünikasyon’un 2,6 milyar TL’lik sermayesine ne oldu sorusunu 3 gün önceki yazımızda sormuştuk. Bugün başka bir soru soralım. Hariri ailesi, bu kadar seneden ve bu kadar olaydan sonra hâlâ Türkiye’de bir bankanın ortağı durumundalar mı?
OTAŞ yani Lübnanlı Oger Telecom firmasının Türkiye kolu Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’nin hikâyesini 3 gün önce yayınlamıştık. 2005’deki 2 milyar TL’lik sermayesi ile 11,5 Milyar dolar’lık Türk Telekom’u almasındaki garipliğe işaret etmiştik (dikkat biri TL, diğeri dolar)[1].
8 Mart’ta tasfiye edilen OTAŞ’ın en son 2016 tarihli genel kurul belgelerine göre ödenmiş nakdi sermayesi 2,6 milyar TL imiş. Buna bakınca, insan düşünüyor, kredisini ödemediği ortada olan firmaya, kimse “Önce banka kredini öde ancak ondan sonra şirketi kapatabilirsin” dememiş mi [1]?
Ortada bir bilgi olmadığına göre; devlet de dememiş, bankalar da dememiş. İlginç değil mi? Burada bilmediğimiz neler var acaba?
Bildiğimiz sadece medyaya yansıyan dönemin BDDK başkanının “siz bunları takibe almayın” şeklinde bankalara yaptığı bir çeşit baskı. Gerçi sonradan “baskı yapmadık” da dedi [2].
Hariri’ler dolaylı da olsa, Türkiye’de hâlâ banka ortağı
Ama aynı acayiplikte başka bir olay da şu; Haririler halen Türkiye’deki bir bankanın ortağı durumundalar.
Haririler Türk Telekom’u satın aldıktan hemen sonra, 2006 yılında Türkiye’de bir de banka satın aldılar. MNG Bank olan adını da T-Bank’a (Turkland Banka) çevirdiler [3].
Ama 2016’den itibaren sıkıntıya düşünce, bu bankadaki hisselerini satmaya uğraştılar ve 2017 yılında Türkiye’deki Turkland Bankası’nın hisselerinin bir kısmını dolaylı olarak sattılar [4].
Bu satışı yaparken de, herhangi bir engel ile karşılaşmadıkları görülüyor. Mutlaka bakanlıkların ve en azından BDDK’nın haberi vardır. Zaten basına yansıyan, açık bir haberdi. Birinci satıştan alınan 1,1 milyar dolar [5] ve ikinci satıştan alınan 535 milyon dolar, sanırım kredi borcunun en az birkaç taksitini öderdi.
Üstelik Saad Hariri ve annesi, bu bankanın hâlâ dolaylı da olsa ortağı durumunda gözüküyorlar. Hatta 2’sinin hisseleri ile çoğunluk olmasa da yönetebilir durumdalar.
Detaylandıralım;
Turkland Bank, ülkemizde hâlâ listelenen [6] ve sermayesi 1 milyar TL olan bir banka [7]. Bu bankada 3 ortak var [8]:
Bu hissedarlardan Arap Bank’ın yüzde 21 hissesi 2016’ya kadar OTAŞ’ın ortağı durumunda olan Hariri ailesinin ana şirketi Saudi Oger’e aitti. O yıl 1,1 milyar dolar karşılığında bu hisseleri sattılar [5]. BankMed’in hisselerinin yüzde 42,24’ünü ise 2017’de 535 milyon dolar karşılığında devrettiler [4].
Başka medya haberi yok. Bu durumda, yukarıda gördüğünüz T-Bank’ın yüzde 50 ortağı olan BankMed içinde Hariri ailesi halen yüzde 57,74 oranında bulundukları anlaşılıyor.
Hariri’ler madem kredi alacaklardı, neden kendi bankaları üzerinden almadılar?
BankMed konusunda Wikipedia bilgilerine başvuralım [9];
“GroupMed’e ait bir Lübnan bankasıdır. Hem varlık hem de mevduat açısından Lübnan’ın en büyük beş bankasından biridir, Lübnan’da 44, Kıbrıs’ta ve Cenevre’de (Bankmed Suisse olarak anılır) bir şubesi vardır. Bankmed Hariri ailesine ait idi.
İç Savaş sonrasında Beyrut’un Merkez Bölgesini yeniden inşa eden emlak şirketi Solidere’nin en büyük hissedarıdır [10][11]. 2020’de Mohammad Hariri‘nin istifasının ardından eski bakan Raya El Hasan yönetim kurulu başkanlığına atandı. Bankmed’in 2018 itibariyle toplam varlıkları 19 milyar dolardı.
19 milyar dolar varlığı olan BankMed’in ortaklarına bakalım; GroupMed 2017 yılına kadar yüzde 42,24 Saad Hariri, yüzde 42,24 kardeşi Ayman Hariri, yüzde 15,5 Nazek Hariri‘ye (anne) ait iken, 2017’de Ayman Hariri hisselerinin tamamı, 535 milyon dolar karşılığında Ürdünlü iş adamı Alaa Al Khawaja‘ya satılıyor. Dolayısıyla dediğimiz gibi günümüzde BankMed’in hisselerinin yüzde 57,74’ü Hariri’lere ait ve dolayısıyla da BankMed’deki hisselerinin yüzde 50’sini yönetebilir durumdalar.
Başka açıdan bakarsak, Lübnan’ın en büyük 5 bankasından birisi olan BankMed’e 2007’de ya da 2013’te Hariri ailesi yüzde 100 sahip durumundaydı. Ama neden kendi bankalarını ve hatta İsviçre’de bulunan şubeyi kullanıp kredi almadılar da, gelip Türkiye’den aldılar?
Ya da Türk bankaları, kredileri verirken neden bu Lübnan bankasının, elini taşın altına koymasını istemedi?
Sorular
Bütün bu bilgileri açık kaynaklardan bulduk. Bunlara baktığımızda sorularımız şu şekilde;
- 2007 ve 2013 kredilerinde, neden bu bankanın katılımı ve hatta liderliği yok?
- Bu bankanın Türkiye’deki hisselerini etkileyen satışlar yapılırken, bu konuda gerekli bilgiler yetkililere veriliyor muydu?
- Bu bilgiler verildiğinde, kendilerine 4,75 milyar dolarlık kredi borcunun hiç olmazsa bir kısmını ödemeleri gerektiği hatırlatıldı mı?
- Hatırlatıldıysa neden ödenmedi? (Madem Türk Telekom’un borcu bize Türk halkına kaldı, o zaman bu sorunun cevabını öğrenmek hakkımız)
- Alacaklı Türk bankaları, T-Bank hisseleri için dolaylı da olsa müşteri ararken, herhangi bir karşı hareket yaptılar mı?
- T-Bank’ın etkin ortakları hâlâ Hariri’ler midir? (yüzde 50’nin yüzde 57,74 üzerinden)
NOT: İmtiyaz konusunda, gelecek hafta içinde bir video yayına hazırlanıyorum. Bu konuda sorularınız varsa lütfen iletiniz.
[1] OTAŞ (Ojer Telekom) 8 Martta Kapandı [2] BDDK, 4,75 Milyar dolar’lık Ödenmeyen Kredi için Bankalardan OTAŞ’a Kolaylık Göstermelerini İstedi mi? [3] Hariri Ailesi, 160 milyon Dolara MNG Bank’ı Alıyor [4] Hariri’ler TBank Hisselerini Sattılar [5] Türk Telekom’un Dolaylı Ortağı Saudi Oger Arab Bank Hisselerine Müşteri Buldu [6] BDDK’nın Mevduat Bankaları Sıralamasının 26.sırasında görebilirsiniz [7] T-Bank Hakkımızda Sayfası [8] Wikipedia : T-Bank [9] Wikipedia : BankMed [10] Solidere Web Sitesi [11] Wikipedia Solidere sahipliği konusunda şunu belirtiyor; Solidere’s 36,000 shareholders are mostly Lebanese, in addition to Arab nationals, banks, and Arab or international funds. There are two categories of shares: A held by previous property owners and B by new investors. Rafik Hariri’s share in the company has been a controversial subject in the Lebanese political spectrum. Some rumors say that he owned a majority stake in Solidere before his assassination in 2005, and the Hariri family continues to be a principal
I don’t think the title of your article matches the content lol. Just kidding, mainly because I had some doubts after reading the article.
Thank you for your sharing. I am worried that I lack creative ideas. It is your article that makes me full of hope. Thank you. But, I have a question, can you help me?